5 Temmuz 2023 Çarşamba

Luxor, Abydos Tapınağı, Dendera Tapınağı

Hurghada'dan yaklaşık 4,5-5 saat süren otobüs yolculuğumuz sonunda Luxor'a vardır. Otobüsümüz güzeldi ancak yolun yarısı çok kötüydü. Yollar inanılmaz engebeliydi. Bunun yanında yerleşimlere yakın bölgelerde sıkça polis kontrolü vardı. Trafik kurallarına uyum olmadığı için yolculuk esnasında biraz tetikte olduk açıkçası, sağolsun şoförümüz de bayağı hızlıydı. O nedenle çok huzurlu bir yolculuk yaptığımızı söyleyemeyiz. 

Antik Mısır kenti Luksor, Nil Nehri kıyısında yer alıyor. Tarih ve kültür meraklılarının yanı sıra doğal güzelliklere ilgisi olan ziyaretçiler için de çok sayıda alternatif sunan bölge benzersiz bir deneyim sunuyor. Dünyanın en büyük açık hava müzesi olarak da adlandırılan Luksor, ülkenin güneyinde Nil Nehri kıyısında. Tarihi geçmişi binlerce yıl geçmişe uzanan şehir Antik Mısır'ın başkenti Teb kentiyle aynı coğrafyada kurulu. Türkçede kullanılan ve sağlık hizmetlerini anlatan tıp kelimesinin kökeninin de dayandığı Teb Antik Kenti, antik dönemin en önemli sağlık merkezlerinden biriydi. 1979 yılında UNESCO Dünya Kültürel Miras Listesi'ne dahil olan kent, bu listeye girdikten sonra dünya genelinde ismini duyurdu. Amon'un şehri olarak da bilinen Luksor, çok sayıda tapınak, firavun mezarı ve tarihi yapıya ev sahipliği yapıyor. Şehrin en ünlü yapısı ise Karnak Tapınağı. Antik Çağ'da inşa edilen en büyük ibadethane olarak kabul edilen tapınaklar tüm görkemiyle ziyaretçilerini karşılıyor. İstanbul'da Sultanahmet Meydanı'nda yer alan Dikilitaş da Luksor'daki Karnak Tapınakları'ndan getirilmişti. Luksor'da Mısır'ın birçok bölgesinde hüküm süren çöl iklimi görüldüğünden gündüz -gece arasındaki hava sıcaklıkları arasındaki fark oldukça fazla (https://www.turna.com/blog/antik-misirin-buyulu-dunyasi-luksor). 

Luxor şehrini Mısır gezinize mutlaka eklemenizi öneriyoruz. Çünkü Antik Mısır'a ait birçok yapı bu şehirde. Gitmeden önce okuduğumuz hemen hemen her yazıda şöyle bir bilgi vardı; tapınaklar ve yerleşim yerlerinin çoğu Nil Nehri'nin doğusunda yer almaktadır. Nil Nehri'nin batısında ise mezarlıklar yer almaktadır. Bunun nedeni de güneşin doğuşunun doğumu, batışının ise ölümü sembolize etmesiymiş. 

Luxor tarihi açıdan turistlerin gözbebeği diyebiliriz. Ancak bu kadar turistik bir şehrin bu kadar zorlayıcı olması pek anlaşılır değil açıkçası. Öncelikle şehir oldukça pis, her yer çöp. Trafik inanılmaz kötü, arabalarla sürekli bir mücadele içindesiniz. Esnaf ve faytoncular devamlı peşinizde, sürekli bir şeyler satmaya çalışıyorlar. Aswan ve Hurghada'ya oranla burası bizi çok daha fazla zorladı. Ama her şeye rağmen insana muhteşem bir Antik Mısır deneyimi yaşatıyor. Bir de unutmadan Nil Nehri de gerçekten insana nefes aldırıyor.









Luxor'daki şehir içi ulaşımı ve turistik yerlere ulaşımı hep otelimizden ayarladık. Özel araçla belirlediğimiz saatte gelip bizi aldılar ve gezimiz bitince de istediğimiz yerde bıraktılar. Bu arada çok sıcak olduğu için bütün gezilerimize sabah 06.00'da başlayıp, en geç 14.00'de bitirdik. Sonrasında gene otelimizin önerisiyle Luxor'da güzel bir otele ait havuz bulduk ve akşam saatlerine kadar suda takıldık:)

Luxor'da gezdiğimiz yerler;

1- Krallar Vadisi: Krallar Vadisi ya da Firavunlar Vadisi, Mısır'da bulunan M.Ö 16. yüzyıldan 11. yüzyıla kadar yaklaşık 500 yıllık bir süre boyunca 18. ve 20. Hanedanlık döneminde Yeni Krallık'ın firavunları ve dönemin ileri gelenleri için inşa edilen mezarların bulunduğu vadidir. Vadi, Luksor'un batı tarafında bulunur. Vadi, Nil'in batı kıyısında, Teb'in (modern Luksor) karşısında, Teb Nekropolü'nün kalbinde yer alır. Vadi kendi içerisinde iki vadiye ayrılır; Doğu Vadisi (kral mezarlarının çoğunluğu bulunmaktadır) ve Batı Vadisi (Maymun Vadisi). 2005 yılında yeni bir odanın keşfi ve 2008'de iki mezar girişinin daha keşfedilmesiyle, vadinin 63 mezar ve oda içerdiği bilinmektedir. Vadi, Mısır Yeni Krallığı'nın önde gelen kraliyet şahsiyetlerinin yanı sıra bir dizi ayrıcalıklı soylunun başlıca mezar yeriydi. Mısır mitolojisinden sahnelerle süslenen kral mezarları, dönemin inançları ve cenaze uygulamaları hakkında ipuçları veriyor. Antik çağda neredeyse tüm mezarlar açılıp soyulmuştur. Ancak var olan mezarlar yine de firavunların zenginliği ve gücü hakkında bir fikir veriyorlar. Bu vadi, on sekizinci yüzyılın sonundan beri arkeolojik ve Mısır bilimsel keşiflerin odak noktası olmuştur. Mezarları ve mezarları araştırmaya ilgiyi teşvik etmeye devam etmektedir. 1920'lerden beri vadi, Tutankhamun'un mezarının keşfiyle ünlüdür ve dünyanın en ünlü arkeolojik alanlarından biridir. 1979'da Theban Nekropolü'nün geri kalanıyla birlikte bir Dünya Mirası Alanı oldu. Vadide arama, kazı ve koruma çalışmaları devam etmekte olup, yakın zamanda yeni bir turizm merkezi açılmıştır (Vikipedi).

Luxor'daki ilk durağımız Krallar Vadisi oldu. Saat 06.00'da yola koyulduk, Nil Nehri'nin batı kısmına geçtik. Batı kısmında gerçekten yerleşim çok daha az ama özellikle nehrin yakın bölgelerinde bolca tarımsal arazi olduğunu gördük. Vadiye geldiğimizde havaya rağmen bayağı kalabalık olduğunu gördük. Bu mevsimde böyleyse kışın çok yoğun oluyor demektir. Bu arada gezimiz boyunca sıcak hava bizi mahvetti ama sanırız en çok burada etkilendik. Şemsiye kullandık ve sürekli kafamızdan aşağıya su döktük. Ancak bu şekilde idare edebildik. 

Giriş için aldığınız bilet istediğiniz üç mezar için geçerli oluyor. Tutankhamun, Seti I, Ramses V ve VI ise ekstra ücretle girebildiğiniz mezarlar. Ekstra ücret isteyen mezarların hepsine girdik. Toplamda sekiz tane mezara girmiş olduk. Mezarların kapısında bekleyen görevli biletinizi deliyor ve böylece bir daha o mezara giremiyorsunuz. Mezarların hepsi birbirinden etkileyici ve güzel. Özellikle Seti I mezarı çok daha görkemli. Mezarların duvarları resimlerle ve hiyerogliflerle dolu, neredeyse hiç boş yer yok. Tabii hepsi de tarihi anlatan önemli bilgiler. O yıllarda bunların yapılmış olması insanı çok etkiliyor.  Bayıldık....





2- Hapşepsut Tapınağı: Hatşepsut Tapınağı, Yukarı Mısır'da bulunan mezar tapınağıdır. M.Ö 1458'de ölen On sekizinci Hanedan firavunu Hatşepsut için inşa edilen tapınak, Krallar Vadisi yakınındaki Nil Nehri'nin batı kıyısındaki Deyrü'l Bahri'deki kayalıkların altında yer almaktadır. Bu mezar tapınağı, Amun ve Hatşepsut'a adanmıştır ve hem ilhamı olan hem de daha sonra bir taş ocağı olarak hizmet veren II. Mentuhotep'in mezar tapınağının yanında yer almaktadır. 'Eski Mısır'ın eşsiz anıtlarından' biri olarak kabul edilir (Vikipedi). 

Antik Mısır firavunları erkeklerden seçilirdi. Fakat Hatşepsut adındaki bu firavun bir kadındı ve Antik Mısır'da firavun olan ilk kadındı.  Mısır'ın diğer kadın hükümdarları ancak güçlü birer kraliçe olarak hükmetti ama Hatşepsut tam anlamıyla bir firavun olarak hükmetti. Ancak öldükten 20 yıl sonra birileri onun adını tarihten silmeye çalıştı. Heykelleri parçalandı ve isminin geçtiği her şey kaldırıldı. Hatşepsut biraz dolaydı bir yoldan firavun oldu. Firavun II. Thutmose öldüğünde, oğlu III. Thutmose henüz bir çocuktu. Firavunun asıl karısı olan Hatşepsut böylece firavunun tek halefi oldu. Zaman içinde resmi bir firavun çıkana kadar güçlendikçe güçlendi. Fakat kadın bir firavun insanları biraz korkutuyordu. Hatşepsut'un tahta yükselişi maat'ın geleneksel düşünce sistemine aykırıydı. Firavunların sadece erkeklerden olması geleneğine de ters düşüyordu. Ayrıca Hatşepsut'un başarısının diğer kadınları da cesaretlendireceğinden şüphe duyuluyordu. Hatşepsut biraz daha erkeksi olmaya çalıştı. Bazı heykellerde ve betimlemelerde sakallı olarak tasvir edildi. Maatkare adını alarak maat'a karşı bir tehlike olmadığını göstermeye çalıştı. Orijinal adının sonuna erkeksi 'su' ekini getirdi. Fakat bunların hiçbiri işe yaramadı. 25 yıllık hükmü süresinde, hakkındaki her heykelin, resmin, yazının kendisi tarafından yaptırılmış olması, neler yaptığı konusunda tam olarak emin olmamızı engelliyor. Fakat uzmanlar onun oldukça başarılı ve barışçıl bir saltanat sürdüğünü düşünüyor. Üstelik bazı toplulukların Maat anlayışlarının asla sakinleşmemesine rağmen. Hatşepsut'un firavunluğundan 20 yıl sonra tarihten silinmeye çalışılmasının arkasındaki en güçlü teori şöyle; III. Thutmose, kendisinden önce kadın bir firavunun hüküm sürmüş olmasının yaşattığı güçlükler çekiyordu ve o da böyle bir şey sanki hiç yaşanmamış gibi davranmaya karar verdi. Bunun da en kolay yolu onu tarihten silmekti. Fakat taşlara kazınarak ölümsüzleştirilmiş bir tarihi saklamak o kadar da kolay bir iş değil. Modern arkeologlar ipuçlarını takip etmeye başladığında, Hatşepsut'un kim olduğunu, ne olduğunu, ne yaptığını anlayabilmek için günümüze kalan yeterince kanıt vardı (https://arkeofili.com/misirin-ilk-kadin-firavunu-tarihten-silinmeye-calisilmis/).

Krallar Vadisi'nden sonraki durağımız burası oldu. Çok gösterişli ve haşmetli bir yapı olduğunu söyleyebiliriz. Duvar işlemelerinden ziyade yapının büyüklüğü bizim daha çok hoşumuza gitti açıkçası. Burası da turistler tarafından çok ilgi görmekte. Ayrıca görülmesi gereken yerlerin başında yer almaktadır. 




3- Medinat Habu: Medinet Habu, III. Ramses'in mezarının da yer aldığı tapınağı verilen genel addır. Mısır'ın Luksor kentinin Batı yakasından Medinet Habu kompleksinde yer alan önemli bir Yeni Krallık dönemi tapınağıdır. Mimari ve sanatsal öneminin yanında tapınak III. Ramses'in zamanında Deniz Kavimleri ve diğer halkların Mısır'a saldırılarını ve onların yenilgiye uğratılışını betimleyen röliyeflerle ve yazıtlarla donatılmıştır. Mısır tarihinin bu dönemiyle ilgili çok değerli bir bilgi kaynağı sağlayan kompleks aynı zamanda dönemin Antik Yakın Doğusu yönünden de değerlidir (Vikipedi). 

Hapşepsut Tapınağı'ndan sonraki durağımız Medinat Habu oldu. Beklediğimizden çok daha büyük bir tapınak olduğunu söylemeliyiz. Sıcak havanın artık iyice bizi zorladığı saatlerde geldiğimiz Medinat Habu her şeye rağmen bizi kendisine hayran bıraktı. İnanılmaz güzel hiyeroglifler ve resimler var. Gezinizde burayı pas geçmemenizi öneririz. 




4- Memnon Collesium: Dev Memnon Heykelleri, Teb Nekropolü'ndeki en büyük tapınak olan III. Amenhotep Tağınağı'nda bulunan Firavun III. Amenhotep'in iki büyük taş heykelidir. Antik Yunanlılar ve Romalıların yanı sıra erken modern gezginler ve Mısır bilimciler tarafından da iyi bilinen heykeller M.Ö. 1350'den beri ayakta durmaktadırlar. Heykeller, M.S. 20 ile 250 arasına tarihlenen Yunanca ve Latince 107 Roma dönemi yazıtını barındırır. En kuzeydeki heykelin üzerindeki bu yazıtların çoğu, heykelin o zamanlar - yanlışlıkla- temsil ettiği düşünülen Yunan mitolojik kralı Memnon'a atıfta bulunmaktadır (Vikipedi). 

Bu dev heykellere de son durağımız olarak uğradık. Çok fazla zamanınızı almıyor. Yalnızca görüp, fotoğrafını çekip yola devam edebiliyorsunuz. Heykeller büyüklükleri ile oldukça etkileyici.

5- Karnak Tapınağı: El-Karnak, Mısır'daki küçük bir köyün ismidir. Luksor'un 2,5 km kuzeyinde bulunan köyü hem bilim hem de turizm açısından önemli kılan en büyük özelliği tapınak kompleksidir. Her ne kadar genelde Karnak ismiyle köy değil de tapınak kastedilse de gerçekte tapınak köyü içinde barındırmaktadır. Karnak aslında bitmemiş bir tapınaktı. Her firavun kendinden önceki firavunun yaptığı eklemelerden çok fazlasını yaparak büyük ve görkemli bir tapınak halini almıştır ve her firavun kendinden bir şeyler katmak istemiş ve böylece Karnak'ın yapımı 2000 yıldan fazla sürmüş. Karnak Tapınağı ayrıca hem Mısır tarihi hem de mitolojisi hakkında önemli bilgiler vermektedir. Ayrıca Karnak Tapınağı'nda birçok firavunun izine rastlamak mümkündür. Hem de Karnak'ta arkeologlar birçok kazı yaparak bu kazılarda önemli bulgular elde etmişlerdir. Karnak'ın süsleme sanatı kabartmadan çok kazımadır. Hipostil salonunda yaklaşık 134 sütun vardır. Karnak'ta 8000 adak taşı, 450 heykel ve 10'a yakın sfenks bulunmuştur. Dünyadaki en büyük antik dini mekan olan Karnak tapınak kompleksi büyük bir açık hava müzesidir ve büyük ihtimalle, Gize Piramitleri'nin ardından Mısır'daki en çok ziyaret edilen antik mekandır (Vikipedi). 

Karnak Tapınağı şehir merkezine oldukça yakın bir konumda bulunuyor. Sabah gene erkenden yola koyulduk ve tapınağa ilk girenler arasındaydık. Karnak Tapınağı gerçekten olağanüstü bir yer. Uzun süre çıkmak istemedik. Hem sütunları, hem kabartmaları hem de hiyeroglifleri ve resimleri ile bizi büyüledi. Hele hipostil salonu muhteşemdi...

Akşam ışık ve müzik gösterisine de katıldık. Çok gerekli mi derseniz hayır gerekli değil ama bizim zamanımız olduğu için katıldık. Tapınağa ve antik Mısır'a ait bilgi verilen güzel bir turistik atraksiyon olduğunu söyleyebiliriz.








6- Luksor Tapınağı: Luksor Tapınağı, Mısır'da Nil Nehri'nin doğu kıyısında bulunan büyük bir komplekstir. Luksor şehrinde yer alan tapınak, M.Ö. 1400 yılında inşa edilmiştir. Mısır dilinde 'ipet resyt' olarak anılan ve 'güney sığınağı' anlamına gelen tapınak, III. Amenhotep, II. Ramses, Tutankhamun ve diğer firavunlar tarafından yüzlerce yıl boyunca üstüne eklemeler yapılarak korunmuştur. Luksor, Mısır Eski Krallık'taki Yüz Kapı Şehri'nin bulunduğu alanda yer almaktadır. Şehir, M.Ö 12. yüzyıldan beri Mısır'ın başkenti olmuştur. Luksor Tapınağı, antik Mısır'daki en büyük ve en önemli dini merkez olmuştur. Yeni Krallık döneminde ise şehrin ünü ve şöhreti zirveye ulaşmıştır. O zamanlar Thebes olarak anılan bölgede, tanrı ve firavun Amon'un her yıl yeniden düzenlenen taç giyme töreni sırasında yeniden doğuş yaşadığı 'İlk Olay'ın yeri' bu tapınak olarak bilinmektedir. Bu festivalde ayinlerin ilki bir tekne alayı ile kutlanmıştır. İkinci ayin ise 19. büyük koloninin duvarlarındaki kabartmalar, festival sırasında kutsal kabukların alayı için hazırlıkları tasvir edilmiştir. Sonrasında ise hükümdar olan her firavun düzenli olarak bu ayinleri yaptırmaya devam etmiştir. Tapınak dünya tarihi açısından da oldukça önemli bir yere sahiptir. Her yıl önemli arkeolog ve tarihçiler alanı ziyaret ederek çeşitli notlar almakta ve fotoğraflar çekmektedir (https://www.ytur.net/gezi-rehberi/luksor/luxor-tapinagi.html). 

Şehrin merkezinde yer alan bu muhteşem tapınak sürekli gözünüzün önünde duruyor. Bol bol hafızanıza kazıyabilirsiniz. Oldukça etkileyici ve güzel bir tapınak. Karnak kadar büyük değil ama insanı etkileme konusunda Karnak'tan aşağı kalır yanı yok açıkçası. 







Bu arada Luxor Tapınağı ile Karnak Tapınağı'nı birbirine bağlayan Koç Başlı Sfenks Yolu bulunuyor. Sfenksler oldukça güzeldi. 

Komplekse, her iki yanında koç başlı sfenkslerle çevrili büyük bir tören yolundan giriyorsunuz. Bunlar bir zamanlar Luksor Tapınağı'ndan (modern Luksor şehir merkezinde) Karnak'a kadar, iki tapınağı birbirine bağlayan üç kilometre uzunluğundaki muzaffer cadde olarak koştular. Eski Mısır'da her yıl düzenlenen Opet Festivali sırasında, Amun, Mut ve Khonsu heykelleri Karnak'tan Luksor Tapınağı'na doğru bu caddeden aşağı geçit töreniyle geçirilirdi. Son yıllarda Luksor şehir merkezindeki kazı çalışmaları, bu orijinal alay yolunun büyük bölümlerini ortaya çıkardı, ancak Karnak kompleksinin girişine giden en etkileyici olanı olmaya devam ediyor (https://ucuzucuyorum.com/luksordaki-karnak-tapinaklari)


Tapınak günümüze kadar hanedanlığım her anında ibadet yeri olarak kullanılmıştır. Hristiyanlık döneminde tapınağın hipostyle salonu kiliseye dönüştürülmüştür. Tapınağın batı cephesinde başka bir Kıpti kilisesinin kalıntıları da görülebilmektedir. Binler yıl boyunca tapınak Luksor sokaklarının ve evlerinin altında gömülü olarak kalmıştır. Sonunda Sufi Şaykh Yusuf Ebu el-Hacce Cami üzerine inşa edilmiştir (https://www.ytur.net/gezi-rehberi/luksor/luxor-tapinagi.html).

Tapınağın hemen yanında tarihi bir cami var. Caminin duvarlarında da hiyeroglifleri görmek gerçekten ilginçti. 

7- Luksor Müzesi: Mezarlıkları gezerken ne yazık ki mezar yanında bulunan değerli herhangi bir eşya göremiyorsunuz. Çünkü hepsi müzelere götürülmüş durumda. O nedenle Luksor Müzesi'ni görmeyi çok istedik. Çıkarılan birçok eşya Kahire'ye veya yurtdışındaki büyük müzelere götürüldüğü için pek bir şey olmadığını düşünmüştük. Ancak beklediğimizden çok daha iyi bir müze çıktı. Görmenizi öneririz. 






8- Mumyalama Müzesi: Mumyalama ile ilgili bütün detayların anlatıldığı ve ayrıca mumyalanmış bedenleri görebileceğiniz ilginç bir müze. Bize değişik geldi açıkçası. 



9- Michael Angel Kilisesi: Özellikle görmek istediğimiz bir kilise değildi açıkçası, gezerken karşımıza çıktığını söylemeliyiz. Bayağı da kalabalıktı. Daha sonra otel görevlisinden öğrendiğimiz kadarıyla Luxor'da çok fazla Hristiyan varmış. Şaşırmadık desek yalan olur...


10- Korniş: Sanırım şehrin en gezilesi bölgesi burası diyebiliriz. Uzunca bir sahil şeridinde yürüyüş yapmak keyifli oluyor. Yerel halk da burayı tercih ediyor. Bir de kendimize güzel bir çay bahçesi bulduk. Akşamları Nil Nehri'nin yanında çayımızı içtikten sonra otelimize döndük. 


ABYDOS TAPINAĞI - DENDERA TAPINAĞI

Luxor'daki bir günümüzü 'Abydos ve Dendera Tapınakları'na ayırdık. Sabah erkenden yola çıktık ve saat 14.00 gibi Luxor'a geri döndük. Turumuzu otelimizden ayarladık. Araçla gelip bizi aldılar. Otelimiz de sağolsun sabah kahvaltılarımızı hep hazırlayıp yanımıza verdi. Bu konuda her otel çok yardımcı oluyor, hemen kahvaltı hazırlayıp, bir kutuya koyuyorlar. Açıkçası çok faydalı bir hizmet oldu bizim açımızdan. Abydos Luxor'a daha uzak olduğu için ilk oraya gitmeyi daha uygun bulduk. Aşağı yukarı 2,5 saat sürüyor. Abydos'dan da Dendera'ya ulaşım 1,5 saat sürüyor. Son olarak da Dendera'dan Luxor'a yaklaşık 2 saatte varıyorsunuz.

Abydos Tapınağı: Mısır'daki en önemli alanlardan biri olarak kabul edilen kutsal Abidos kenti, erken dönem firavunların gömüldüğü bir kraliyet mezarlığıdır. Bu mezarlar son derece önemli mezarlar olarak görülmeye başlanmış ve daha sonraki zamanlarda bu bölgede gömülmek istenerek kentin bir kült alanı olarak öneminin artmasına neden olmuştur. Daha sonraki zamanlarda Abydos, yeraltı dünyasının tanrısı Osiris için bir kült merkezi haline gelecekti. Kendisine adanmış bir tapınak Abydos'ta yapıldı ve Mısırlılar her yıl Osiris'in tapınağında büyük bir alay yapardı. Arkeologler Mısır'ın ilk hanedanının (MÖ 3000-2890) ve ikinci hanedanının (MÖ2686'da sona erdi) krallarının Abydos'ta mezarları olduğunu ve muhtemelen buraya gömüldüklerini biliyorlar. Cesetleri için bir mezar odasına ek olarak yöneticilere öbür dünya için erzaklar sağlandı. Bugün Abydos; Seti I tapınağı, Osirion ve Ramses II Tapınağı için dikkat çekicidir. Bununla birlikte bu alanlar, çöl kenarı boyunca 8 km boyunca uzanan geniş bir yerleşim, türbe, anıtmezar ve mezar kompleksinde sadece üç yapıdır (https://www.tarihpedia.com/uygarligin-dirildigi-sehir-abidos/).

Abidos hiyeroglifleri ya da popüler çevrelerde bilinen adıyla Abidos Helikopteri, Abidos'ta I.Seti'nin tapınağına hiyeroglifler kullanılarak kazınmış yazıttır. 1990 yılında Abidos'taki I.Seti tapınağını ziyaret eden antik astronotlar topluluğu yapı içerisindeki bir Arşitrav'daki hiyeroglifleri günümüz teknolojisinde bilinen helikopter, tank ve denizaltı gibi belirli araçlara benzetmiştir. Yapılan bu benzetme ile bu yazıtın antik astronotlar teorisini destekleyen bir kanıt olduğunu ileri sürmüşlerdir. Antik astronotlar teorisine bir kanıt olarak ileri sürülen bu hiyerogliflerin esasen I. Seti'nin tahta özgü kullandığı ismini (Nebti) aktaran bir yazıt olduğu bilinmekteydi. Sonraki dönemde Mısır hanedanı içerisinde yaşanan taht değişimlerine uygun olarak, tahttan inen hükümdarın adı sıvayla kapatılmış ve onun yerine yeni firavunun ismi kazınmıştır. Böylece II.Ramses'in taht ismi eklenmiştir. Antik Mısır'da hiyeroglifler renkli olduğu için böylesi bir değişimin göze batmadığı sanılmaktadır. Yeni hiyeroglifleri kazımak için çok fazla yer kalmaması sebebiyle, bu hiyerogliflerin çok küçük yazıldıkları dikkat çekmektedir. Hiyeroglifler renklerini kaybettikten sonra, sonradan eklenen sıva görünür hale geldi. Bir helikopter gibi görünen hiyeroglif aslında mimari anlamda kemer anlamına gelen bir kelimeydi. Tank gibi görünen hiyeroglif el ve yarım anlamlarına gelen iki farklı hiyeroglifin üst üste gelmesi ile oluşurken, denizaltı gibi görünen hiyeroglif ise, ağız, kol ve sepet anlamlarına gelen hiyerogliflerin karışımı sonucu meydana gelmiştir (Vikipedi). 

Abydos Tapınağı'na geldiğimizde bizden başka kimsenin olmadığını görünce biraz şaşırdık açıkçası.  Tapınakta kimse olmayınca görevli ne yazık ki peşimizi bırakmadı ve anlatmaya başladı. Hem dinlemeye çalışıyor hem de meşhur helikopter hiyerogliflerini arıyorduk. Ama ne yazık ki tepede bir yerde olduğu için kendimiz bulamadık. Görevliye sorunca hemen gösterdi tabii, açıkçası kendi başımıza bulmamız pek mümkün değildi. Genel olarak güzel bir tapınak, I. Seti Tapınağı ana tapınak diyebiliriz. Diğer tapınaklar gibi insanı şaşırtıp, kendine hayran bırakıyor.. 





I. Seti Tapınağı'ndan sonra II. Ramses Tapınağı'na doğru yürümeye başladık. Çok uzak değil aslında ama sıcakta bizi bayağı zorladı. Geldiğimizde kapının kapalı olduğunu görünce hayal kırıklığına uğradık ama peşimizden iki adamın geldiğini görünce bizim için tapınağı açacaklarını anladık. Sağolsun güvenlik görevlisi kapıyı açmakla kalmayıp tapınağı bize güzelce anlattı. Tapınak büyük değil aslında ama birisi anlatınca biraz uzun sürdü tabii. Sıcakta zorlandık ama bu sefer kaçamadık:)


Dendera Tapınağı: Denderah Tapınağı, Mısır'da Nil Nehri'nin batı yakasında aynı adla bulunan yerleşim yerindeki bir tapınaktadır. Antik Mısır tanrıçası Hathor'a yapılmıştır. Kraliçe Kleopatra, Hathor'a burada tapmıştır. Tapınakta kabartma tasvirleri vardır. Tapınağı MS 60 yılında Romalılar tamamlamıştır. Dendera Tapınağı o çevrede Koptlar'ın ve Arapları'ın yaktığı ateşlere maruz kalmıştır. Ayrıca tanrı ve firavun tasvirlerine de zarar verilmiştir (Vikipedi). 

Tapınakla ilgili detaylı bilgi için şu siteye göz atabilirsiniz; https://misirmimarliktarihi.wordpress.com/2021/01/04/analiz-hathor-dendera-tapinagi/

Bu tapınak gerçekten oldukça etkileyiciydi, çok beğendik. Girdiğimiz zaman kimseler yoktu. Gene görevli hemen gelip anlatmaya başladı. Bir de ekstra olarak kapalı kapıları açıp, bizi gizli koridorlara soktu:))) Büyük ihtimalle şansına kimi yakalarsa bu hizmeti veriyordur, günün şanslısı biz olduk:))





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder