10 Temmuz 2023 Pazartesi

Aswan, Ebu Simbel

Asvan yada asuan, Güney Mısır'da Nil ırmağı kıyısında bir kent ve turizm merkezidir. Asvan aynı zamanda Mısır'ın Asvan ilinin idari merkezidir. Nüfusu yaklaşık 200.000 kadardır. Nil ırmağının doğu yanında yer alır ve Nil'in ilk şelalesini bünyesinde barındırır. Dünyanın en kuru yerleşim yerlerinden biridir. En son yağış 2006 yılında kaydedilmiştir (Vikipedi). 

Üç tapınak gezdikten sonra Aswan'a akşam üzeri vardık. İlk izlenimimiz; Aswan'ın Luxor'a göre çok daha derli toplu ve temiz bir şehir olduğuydu. Burada Nil Nehri üzerinde birçok ada var. Bizim otelimiz de Fil Adası'ndaydı. Ana karadan tekneler aracılığı ile adalara ulaşabiliyorsunuz. Hiç bir zorluğu yok.


Hava yavaş yavaş nefes alınabilir hale gelince hemen 'Nubian Village' e gittik. Buraya da tekne aracılığı ile ulaşabiliyorsunuz. Biz otelimiz aracılığı ile bir tekne ayarladık. 1-1,5 saat sonra bizi otelimize geri götürdü. 

Nübyeliler, Güney Mısır ve kuzey Sudan bölgesinde Nil vadisi boyunca uzanan tarihi bir bölge ve yerleşim yeri olan Nübye'de yaşayan, Nil-Sahra dilleri konuşan yerli bir etnik grup. Özellikle Asvan'da turistlere yönelik el işi ürünler satarak, turistik felukaları işleterek geçimlerini sağlamaktadırlar (Vikipedi).  

Açıkçası bu güzel köy renkleriyle içimizi açtı. Ayrıca turistlere yönelik bir takım atraksiyonlar da yapabiliyorsunuz. Mesela deveye binebilir, tuktuk tarzı araçlarla tepeye çıkıp manzara izleyebilirsiniz. Biz ikisini de yaptık. Deveye kızımız için bindik. Manzara izlemeye de diğer turistlerin önerisi ile gittik. Yol biraz zorluydu ama manzara güzeldi gerçekten. Bir de köyde bazı evler turistlere açılmış. Ev sahipleri yiyecek içecek satarak para kazanıyor. Ayrıca bu turistlere açık evlerde timsah besliyorlar. Hatta bir sürü de timsah yavruları gördük. Okuduğumuz yazılarda koruyucu olduğuna inandıkları için beslediklerini yazmışlardı. Ancak sanırız şimdi geçim kaynağı olmuş. Doğasından koparılan bu timsahları görünce üzüldük tabii. İsteyen turistler fotoğraf çektirebiliyorlar. 







Köyden dönünce ana karaya geçtik ve kornişte biraz dolaşıp günü bitirdik. Ertesi gün 03.00'da kalkıp Ebu Simbel yollarına düşecektik. O yüzden biraz erken yattık.

Ebu Simbel'den öğlen saatlerinde döndük. Biraz dinlenip 'Aswan Müzesi'ne gittik. Ancak ne yazık ki kapalıydı. Biz de 'Khnum Tapınağı'nı gezdik. 

Elefantin'deki tapınak Khnum, eşi Satis ve kızları Anuket'e adanmıştır. Tapınak, en az Orta Krallık'a kadar uzanıyor. On Birinci Hanedan tarafından Khnum, Satis ve Anuket, Elefantin'de tasdik edilmiştir. Yeni Krallık sırasında, II. Ramses zamanından elde edilen bulgular Khnum'a hala orada ibadet edildiğini gösteriyor (Vikipedi). 



Müze gezimiz bittikten sonra 'Feluka Gezisi' yaptık. Geleneksel yelkenli turu diyebiliriz. Açıkçası biz çok beğendik. Özellikle de güneş batımında yapmayı tercih ettik. Manzara harikaydı. 

 

Ertesi gün gene otelimizin ayarladığı şoför ile 'Philae Tapınağı-Tamamlanmamış Obelisk-Nubian Müzesi'ne gittik. Ancak tapınaktan önce şehre yeni yapılan barajı ziyaret ettik. Bu bizim için de sürpriz oldu açıkçası:) Fotoğraf çekip yola devam ettik. Sonraki durağımız tapınak oldu. 

Philae Tapınağı, Mısır'ın Asvan şehri yakınlarındaki Philae Adası'nda inşa edilmiştir. Antik Mısır'ın en büyük tanrıçası İsis için inşa edilmiş bu tapınak, ülkedeki en kıymetli tarihi eserlerden biridir. 2000 yılı aşkın bir mazisi bulunan tapınağa, Mısır'a hakim olan her medeniyet farklı bir katkı yapmıştır. Dolayısıyla Philae Tapınağı, hem Mısır uygarlığının hem de Yunan ve Roma uygarlıkları gibi farklı kültürlerin bizlere bıraktığı ortak bir mirasa dönüşmüştür. Fakat tapınak, Asvan Barajı'nın yapımında çok büyük hasar gördüğü için yok olmasının eşiğine gelmiştir. Bu duruma çözüm olarak, UNESCO'nun yürüttüğü, bölgedeki diğer tarihi eserleri de kapsayan program dahilinde, tapınak Philae Adası'nın yakınlarındaki Agilkia Adası'na taşınmıştır. Parça parça yeniden inşa edilen tapınak, tüm bu yaşananlardan sonra turistler tarafından sıkça ziyaret edilen bir nokta haline dönüşmüştür. Philae Tapınağı, kültürel geçmişinin yanında tasarım ve mimari anlamında da zengin bir yapıttır. Tapınağın giriş kısmından itibaren ziyaretçilerin dikkatini çekmeye başlayan İsis, Horus ve Harpokrates gibi mitolojik figürlerin duvar oymaları ve heykelleri, birbirinden farklı şekil ve boyutlarda tapınağı donatmaktadır. Ayrıca Ptolemaik dönem liderlerinin ya da Augustus ve Tiberius gibi Roma imparatolarının da çok fazla rölyef çalışması bulunmaktadır. İsis adına inşa edilen bu tapınak, bölge Bizans yönetimi altındayken Hristiyanlar için bir mabet haline getirilmiştir ve içerideki yazıtlarda bu açıkça ortaya konmuştur. Bir bakıma tapınağın içine doğru ilerledikçe, ne kadar büyük bir kültür buluşmasına ev sahipliği yaptığı daha da iyi anlaşılmaktadır (https://www.ytur.net/gezi-rehberi/asvan/filai-tapinagi.html).

Aswan'a gelip bu tapınağı görmeden dönmek olmazdı. Oldukça da güzel bir tapınaktı. Bayağı da kalabalıktı. 1 saat bizim için yeterli oldu.





Tapınaktan sonra 'Tamamlanmamış Obelisk'i görmeye gittik.

Antik yapıtlarıyla ve dikilitaşları ile ünlü Mısır'ın Asvan kentinde; yapımı tamamlanmamış 3500 yıllık bir dikilitaş 'Unfinished Obelisk' keşfedilmiştir. İşte tam da bu taş ocaklarda keşfedilen dikilitaşın, en eski kadın firavunlardan Hapşetşut'un emriyle üretildiği tahmin edilmektedir. Mısır'ın tarihi geçmişi en zengin kentlerinden biri olan Asvan kenti, özellikle Antik Mısır döneminden kalma taş ocakları ve burada üretildiği bilinen Kleopatra'nın İğnesi gibi yapıtlarla ünlüdür. Bu devasa Unfinished Obelisk'in yapımının durdurulmasının sebepleri hakkında çeşitli spekülasyonlar mevcuttur. Bunlardan en tutarlısı, dikilitaşın üzerindeki büyük kırık ve çatlaklara dayanmaktadır. Bu kırık ve çatlakların, taşın oyulduğu büyük kayadan çıkarılma sürecinde oluştuğu ve bu sebeple de çalışmaların sona erdirildiği düşünülmektedir. Her ne kadar başarısızlıkla sonuçlansa da bahsi geçen kayadan nasıl yapıldığına dair somut bir örnek niteliği taşıyan Bitmemiş Dikilitaş; Antik Mısır'ın fizik ve matematik alanında bu bilgileri eyleme dökme bağlamında ne kadar gelişmiş bir medeniyet olduğunu gözler önüne sermektedir (https://www.ytur.net/gezi-rehberi/asvan/bitmemis-dikilitas.html).

Açıkçası bitmemiş dikilitaş gerçekten çok ilgi çekici bir kaya. Ancak burayı görünce insanın aklında o dönemde kayaların nasıl kesilip, çıkarıldığına dair bir fikir oluşuyor. O nedenle burayı çok beğendik. Uğramanızı öneririz. 


Son durağımız da 'Nubian Müzesi' oldu. İlk önce açık alan müzesi olduğunu düşündük ve bayağı panik yaptık ama neyse ki kapalıymış. Serin serin keyifle gezdik:) Bu arada gayet güzel bir müzeydi, uğrarsanız pişman olmazsınız. 



Müzeden çıkınca 'ok'lar bizi bir 'mağara'ya, 'geleneksel bir ev'e ve bir 'antik tiyatro'ya yönlendirdi. Açıkçası mağaranın ne olduğuna dair bir fikrimiz yoktu ama merak edip baktık. İyi ki de bakmışız. Mağaranın içinde çok eski dönemlere ait bir sürü çizim vardı. Bayıldık...



Geleneksel ev kapalı olduğu için sadece fotoğrafını çekebildik. Antik tiyatronun da ev gibi fotoğrafını çekip yolumuza devam ettik. 


Şehirde büyük bir kilise de mevcut; 'Archangel Michael Cathedral for the Coptic Orthodox'. Hızlıca bakıp çıktık.

Bu arada Aswan'da meşhur bir otel bulunuyor. Otelin adı 'Old Cataract'. Birçok ünlü zamanında bu otelde kalmış. Biz de bir şeyler içelim dedik ama giriş ücretliymiş, biz de vazgeçtik.  

Cataract Hotel, 1899'da Thomas Cook tarafından Assouan'a (o zamanlar Aswan olarak biliniyordu) giden Avrupalı gezginleri barındırmak için inşa edildi. Konukları arasında, Çar Nicholas II, Winston Churchill, Howard Carter, Margaret Thatcher, Jimmy Carter, François Mitterrand, Prenses Diana, Kraliçe Noor ve Death on the Nile adlı romanından bazı bölümleri otelde belirleyen Agatha Christie yer alıyor. Romanın 1978 yapımı filmi otelde çekilmiştir. Yemek odası 1902'de eklendi. Mimarı H. Favarger'dı (Wikipedia). 

EBU SİMBEL

Mısır'a bağlı Asvan şehri, dünya tarihi için büyük bir zenginlik olan Ebu Simbel'e sahip olmasıyla bilinmektedir. Ebu Simbel'in yapılış amacı ile ilgili bilgiler; II. Ramses'in, kendi gücü, zaferleri, karısına duyduğu sevgi ve tanrılara olan saygısını göstermek ile sınırlıdır. Ebu Simbel'de bir büyük ve bir küçük olmak üzere iki ayrı tapınak bulunmaktadır. Küçük olan tapınak kralın ensevdiği eşi Nefertari'ye adanmıştır ve bu yönüyle oldukça ilgi çekmektedir. Ebu Simbel'in Nil Nehri sularından kurtarılması için düzenlenen kampanya, adının duyulmasında önemli bir etken olmuştur. Şayet, nehir yakınlarındaki bir dağın oyulmasıyla inşa edilen tapınağın taşınması son derece büyük bir maddi kaynak ve muazzam bir mühendislik çalışması gerektirmiştir. Tapınağın içerisinde ve dışarısında birbirinden farklı kişi, tanrı ve olayları betimleyen heykeller ve figürler bulunmaktadır. Özellikle tapınağın önünde bulunan oturan heykellerin büyüklüğü, en çok dikkat çeken özelliğidir. Ebu Simbel hakkında her şey bu kadarla kalmamıştır. Tapınağın çok ilginç yönleri de bulunmaktadır. Özellikle 22 Şubat ve 22 Ekim tarihleri tapınağın görülmesi gereken, ziyaretçileri hayrete düşürecek manzaraların görüldüğü zamanlardır. Asvan, kuruluşundan bugüne kadar birçok değerli tapınağa ev sahipliği yapmıştır. Ancak Ebu Simbel bunların en değerlisidir. Ebu Simbel'in inşaatına M.Ö. 1264 yılında başlanmış ve M.Ö. 1244 yılında tamamlanmıştır. İnşaatı 20 sene kadar süren Ebu Simbel, Büyük Ramses tarafından inşa edilmiştir. Ebu Simbel'in inşa edilmesinde iki ana sebep vardır. Bunlardan ilki; Ramses'in zafer ve başarılarını yüceltmek, ölümsüzleştirmek diğeri ise güzel karısı Nefertari'ye olan sevgisini göstermektir. Tapınak, 1813 yılında gömüldüğü kumların altından Ebu Simbel adında Nubyalı bir çocuğun İsveç Kaşif John Lewis Burckardt'ı bölgeye götürmesiyle kurtulmuştur. Ebu Simbel'in tasarımı Mısır'ın sanat tarihi açısından büyük önem arz etmektedirler. Büyük tapınak, devasa büyüklükte dört oturan heykelden oluşmaktadır. Dev figürlerin altında ise Ramses'in gücünü betimleyen birkaç küçük heykel bulunmaktadır. Girişte, çift taçlı Ramses II heykeli misafirleri karşılamaktadır. Ayrıca tapınakta, belgelenmiş ilk barış anlaşmasının imzalandığı Kadeş Savaşı'nı imgeleyen bir merkezi oda da bulunmaktadır. Ebu Simbel tapınakları, yıllar boyunca muazzam bir dizi dönüşüm geçirmiştir. Ancak bunlardan en dikkate değer olanı Nil Nehri'ndeki su seviyesinin yükselmesine sebep olan Asvan yüksek barajının inşasından sonra tapınakların yerlerinin değiştirilmesidir. Mısır hükümetinin Ebu Simbel'i yıkımdan kurtarılması için UNESCO kurumundan yardım istemesinin ardından 4 sene süren bir kurtarma çalışmasına başlanmıştır. Ebu Simbel, yalnızca Mısır için değil aynı zamanda tüm dünya için hem tarihi hem mimari hem de turistik açıdan son derece büyük bir önem taşımaktadır. Ebu Simbel'in en belirgin özellikleri; tarihin ilklerini yansıtması, inanılmaz bir mühendislik örneği olması ve göz alıcı bir sanat içermesidir. Ayrıca tapınakta bulunan figürlerin büyüklüğü de dikkat çeken bir diğer özelliktir. Tapınak, birçok tarihi olay ve kişiyi betimleyen figür, yazı ve resim içermektedir. Öncelikle 20 metre uzunluğunda oturan Ramses'in ayaklarının etrafına yerleştirilmiş çocukları, kraliçesi Nefertari ve annesi Muttuy'dan bahsetmek gerekmektedir. Ebu Simbel denilince öncelikle akla tarihi önemi gelmektedir. Tapınak, tarih hakkında kesin çıkarımlar yapılmasında yol gösterici olmuştur. M.Ö. 6. yüzyılda Mısır'a hizmet eden Yunan paralı askerleri tarafından güneydeki çiftin üzerine yazılar Yunan alfabesinin erken tarihini kanıtlar nitelik taşımaktadır. Güneş tanrılarına adanan tapınakta kralın zaferi olan Kadeş Savaşı'na ait sahnelerin boyandığı 56 metre uzunluğundaki üç ardışık salon bulunmaktadır. Yılın iki gününde sabah güneşinin ilk ışınları tapınağın tüm uzunluğuna nüfuz etmekte ve içerideki kutsal tapınağı aydınlatmaktadır. Ebu Simbel Denilince akla gelen bir diğer mevzu ise tapınağın yerinin değiştirilmesidir. Asvan barajı, Nil Nehri'nin sularını yükselttiğinde tapınağı yıkmakla tehdit etmiştir. Bu durum UNESCO önderliğinde yürütülen proje ile ortadan kaldırılmıştır. Düzenlenen proje ve bağışlar dünyaca ün kazanmıştır ve Ebu Simbel'in adı duyurulmuştur. Tapınak çok sayıda küçük oda ve figür içermektedir. Ancak kaçırılmaması gereken kutsal alan tapınağın arka tarafında yer almaktadır ve küçük bir odanın içerisinde tanrılaştırılmış II. Ramses , Ptah, Amon-Ra ve Ra-Harakhti bulunmaktadır. Özellikle 22 Şubat ve 22 Ekim günlerinde ziyaretçilere bu küçük kutsal odayı ziyaret etmeleri önerilmektedir. Bunun sebebi ise Ramses'in doğum ve taç giyme günü olarak bilinen bu günlerde, 1960'larda tapınağın taşınmış olmasına rağmen güneş ışınları girmektdir ve Ramses'in yüzünü aydınlatmaktadır. Ebu Simbel, kraliçe Nefertari'ye adanmış olmasıyla da büyük ilgi çekmektedir. Nefertari'ye adanan tapınak ise Ramses Tapınağı'ndan oldukça küçüktür ve kral ile kraliçenin büyük aşkını betimlemektedir. Ziyaretçilerin bu küçük tapınağı gezmeyi unutmaması şiddetle tavsiye edilmektedir. Özellikle Nefertari'nin Hathor tanrıçası olarak betimlenmesi dikkat edilmesi gereken bir ayrıntıdır (https://www.ytur.net/gezi-rehberi/ebu-simbel/ebu-simbel-hakkinda.html).

Ebu Simbel turumuzu da otelimiz aracılığı ile ayarladık. Bu seferki turumuz 7-8 kişilikti. Küçük bir minibüs ile gittik. Sabah 03.00'da hazır olmamızı söylediler. Herkesi toplayıp yola koyulmamız 04.00'ı buldu. Sabah 08.00'da Ebu Simbel'e ulaştık. Şoförümüz saat 10.00 da geri dönüş için hazır olmamızı istedi. Yani kısaca 2 saat Ebu Simbel'de takılabilmek için 8 saat gibi bir yolu göze almanız gerekiyor. 
Değer mi derseniz kesinlikle değer deriz...
Bu arada tapınak bayağı kalabalıktı. Kışın çok daha yoğun olacağını düşünüyoruz. Tapınağın girişi oldukça etkileyici. Uzun uzun bakmaktan gözünüzü alamıyorsunuz. İçerisi de tıpkı dışı gibi harika. Müthiş bir işçilik sizi bekliyor. 
Nefertari'ye adanan tapınak daha küçük ama o da işçilik konusunda şahane. Her iki tapınak da özellikle heykelleri ile insanı oldukça etkiliyor. 







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder