7 Mart 2023 Salı

Beyrut

Beyrut, Lübnan'ın başkentidir. Nüfusu 1,5 milyonun üzerinde olan Beyrut, deniz etkisinden biraz korunan bir körfezin kıyısındadır. Beyrut'ta tipik bir Akdeniz iklimi görülür. Uzun yıllar Orta Doğu'nun ekonomik, fikri ve kültürel merkezi olan Beyrut, 1970'lerden sonra başlayan toplumsal ve siyasal karışıklıklar ve bu yüzden patlayan Lübnan İç Savaşı (1975-1991) sonucu bu özelliğini kaybetmiştir. İç Savaş Beyrut'un çok ağır maddi hasarına ve can kaybına yol açtı. Savaş 1991 yılında sona erdiğinde Beyrut bir harabeye dönüşmüştür ve 150.000 Lübnanlı can vermişti. Kentin merkezi onarılmasına ve maddi olarak biraz toparlanmasına rağmen geleceği hala belirsizdir. 12 Temmuz 2006 tarihinde başlayan 2006 İsrail-Lübnan Krizi'nde İsrail'in hava saldırıları sırasında Beyrut kenti, özellikle güney  kısmı ağır hasar görmüştür. 4 Ağustos 2020 tarihinde meydana gelen 2020 Beyrut patlamalarında, 6 yıl önce Beyrut Limanı'nde el konulan ve limanda depolanan 2.750 ton amonyum nitrat infilak edince, çok şiddetli bir patlamaya ve şok dalgasına yol açtı ve kentte büyük bir hasara neden oldu. Patlamadan dolayı 200'den fazla kişi can verdi, 7.000'den fazla kişi yaralandı ve 300.000'den fazla Beyrutlu evsiz kaldı (Vikipedi).

Beyrut hep gitmek istediğimiz fakat uçak biletleri pahalı olduğu için ertelediğimiz bir yerdi. Sonunda uygun uçak bileti bulunca bir hafta sonu gezi planımızı yaptık. İlk başta 2 gün yeterli olur mu bilemedik ama araç kiraladığımız için yeterli oldu diyebiliriz. Daha doğrusu kafamızda planladığımız yerleri görebildik. 

Havaalanından otelimize giderken ilk dikkatimizi çeken konu şehrin çok karanlık olmasıydı. Sokak lambaları hatta trafik ışıkları bile yanmıyordu. Şehrin çok fazla göremeden otele gittik çünkü saat çok geç olmuştu. Ertesi gün Baalbek ve Jeita Grotto Mağarası'nı gezme planımız vardı. 2. günü de Beyrut'a ayırmıştır. Bu arada Mart başında gittik, hava çok güzeldi, bayağı bahar havası vardı.

Baalbek

Sabah erkenden kalkıp Baalbek'e doğru yola çıktık. Yol biraz uzun açıkçası. Aşağı yukarı 2 saat kadar sürüyor. 

Baalbek ya da B'lebek, Lübnan'ın Bika iline bağlı Baalbek ilçesinin merkezi olan şehirdir. M.Ö. 1100 yıllarında Fenikeliler tarafından yapılmıştır. İlçe merkezi kent Bika Vadisi'nde yer alır. Ayrıca bu şehir, 1984 yılında UNESCO tarafından koruma altına alınmıştır (Vikipedi).

Baalbek'in şimdiye kadar gördüğümüz en iyi korunmuş tarihi alanlardan biri olduğunu kesinlikle söyleyebiliriz. Çok geniş bir yer değil ama o kadar etkileyici ki akşama kadar bölgeden ayrılmak istemiyor insan. Uzun bir süre orada vakit geçirdik, bayıldık. Tek kelimeyle harika....

Bu şehirde bilinen üç tapınak var, bunlar; Baccus, Venüs ve Jüpiter'dir. Jüpiter Tapınağı 22 metre yüksekliğinde 84 devasa sütundan meydana gelirken günümüzde sadece 6 tanesi ayakta kalabilmiştir. Bahse konu olan bu sütunlar halen dünyanın en uzun sütunları olarak kabul edilmektedir. Devasa sütunları oldukça ağır olan bir bölümü Mısır'dan getirilmiş ancak hangi yöntemlerle getirildiği konusunda bir fikrimiz bulunmamaktadır (https://indyturk.com/node/462626/t%C3%BCrki%CC%87yeden-sesler/bir-antik-l%C3%BCbnan-%C5%9Fehri-baalbek).

Kompleksin içerisinde yer alan çok etkileyici bir tapınak. Sütunlar gerçekten inanılmaz büyük. Resimlerle görmekle karşınızda görmek arasında çok büyük bir fark var.


 
Roma tapınağı olan Baccus tapınağı günümüz mimarlarının hala esin kaynağı olmaya devam ederken 18 metrelik 46 sütun ziyaretçilere ev sahipliği yapmaktadır. Yapılan araştırmalar neticesinde bugün ayakta kalan şehir Roma döneminde inşa edilmiştir. Roma öncesi ayakta kalan bir tarafı ne yazık ki yoktur. Bir hac merkezi olan bu şehir ve tapınaklar dünyanın diğer tapınakları için ayrı bir önem arz ediyordu (https://indyturk.com/node/462626/t%C3%BCrki%CC%87yeden-sesler/bir-antik-l%C3%BCbnan-%C5%9Fehri-baalbek). 

Bu tapınak inanılmaz gösterişli, çok iyi korunmuş, hayran olmamak mümkün değil.


Venüs Tapınağı, kompleksin hemen dışında yer alıyor. İçine girmeye izin yoktu ama dışarıdan da rahatlıkla görebiliyorsunuz.

Kompleksten çıktıktan sonra 'blog'larda okumuş olduğumuz 'The Stone of the Pregnant Woman'ı görmeye gittik. Komplekse yakın bir yer olduğunu söyleyebiliriz. Yürüyerek 10 dakikada ulaşılabiliyor. 

İlk tek taş olarak da adlandırılan Hamile Kadının taşı Heliopolis tapınak kompleksinden 900 m uzaktaki antik taş ocağında hala yatmaktadır. Üç monolitin en küçüğü olmasına rağmen, iyi durumda olması, bulunduğu heybetli açı ve hiçbir zaman toprak tarafından tamamen gizlenmemiş olması nedeniyle en ünlüsüdür (Wikipedia).

Burayı da pas geçmemenizi öneririz. Çok etkileyici ve güzel bir taş. 


Meşhur taşı da gördükten sonra dönüş yoluna geçmeye hazırdık. Yolda bir cami gördük. Hızlıca gezip çıktık. Oldukça süslü bir camiydi. Ancak camiden daha çok kapıda elinde silah ile gezinen bir sivilin olması daha çok dikkatimizi çekti. 



Dönüşte vaktimiz olduğu için 'Byblos' a uğramak istedik. Okuduğumuz kadarıyla şehir sahil kenarında yer alan balıkçı kasabası ayrıca antik bir alan da yer alıyor. Aslında bayağı bir yol gittik, dağları aşıyorduk ki yolda bir barikat bizi durdurdu ve kar nedeniyle geri dönmemiz gerektiğini, istersek Beyrut üzerinden Byblos'a ulaşmamızı söyledi. Bu durumda Byblos planımızı iptal ettik, yönümüzü direkt Jeita Grotto'ya yönlendirdik. 

Jeita Grotto

Bu muhteşem mağara Beyrut'a oldukça yakın. Alt ve üst mağara olarak 2 kısma ayrılmış. Alt mağarada su birikintisi var, o yüzden teknelerle gezdiriyorlar. Bloglarda 'kışın su seviyesi yükseldiği için alt mağara kapalı olabiliyor' diye okumuştuk o nedenle kapalı olabilir diye endişeliydik ama neyse ki öyle bir durum yoktu. Mağaralara girerken telefon ve fotoğraf makinelerini bıraktırıyorlar. Biz bir telefon yanımıza alabildik, gizli gizli birkaç fotoğraf çekebildik. Her iki mağarayı da gezdik, tek kelimeyle muhteşemdi, sarkıt ve dikitlerin hangi birine bakacağınıza şaşırıyorsunuz. 


Mağaralardan çıktıktan sonra akşamüstü olmuştu. Beyrut'un meşhur 'Pigeon Rocks' ına gittik. Saat bizim için tesadüf oldu ama birçok yerde burada güneş batımının çok güzel olduğu yazılmıştı. gelmişken güneş batırıp öyle gidelim dedik. Hava da mis gibiydi.. Deniz, güneş ve Güvercin Kayalıkları...


Beyrut sokaklarını gece gezmek istedik ancak nasip olmadı:) Şehrin 'görülmesi gereken yerler'ine gidip biraz keşif yapmak istedik. Ancak şehir çok karanlıktı ve bazı sokakların önünde silahlı adamlar bekliyor ve sokaklara girilmesine izin vermiyorlardı. Bu durum nedeniyle biz de yönümüzü sahile çevirdik. Sahil ışıklı ve canlıydı. Şehrin keşfi ertesi güne kaldı. Bu arada ilk akşam biraz internette araştırma yaptık ve patlama sonrasında şehirde ciddi bir ekonomik sıkıntı olduğunu öğrendik. Otel görevlisine sorduğumuzda da devletin belirli sürelerle belirli bölgelerde elektrik kesintisi yaptığını söyledi. O nedenle gitmeden yaptığımız araştırmalarda belirtilen hareketli gece hayatını biz göremedik ne yazık ki. Gözlemlediğimiz kadarıyla bu ekonomik kriz öncesi ve sonrası olarak Beyrut ikiye ayrılmış. Biz sonrasına denk geldik... 

Beyrut

Ertesi gün erken kalkıp kendimizi Beyrut sokaklarına attık.

1- Beyrut Ulusal Müzesi: Bu müze yazılarda çok övülüyordu, o yüzden kaçırmak istemedik. Gerçekten de güzeldi, hem eserler hem de binanın kendisi çok güzeldi.



2- The Mim Mineral Müzesi: Mim Müzesi, Lübnan'ın Beyrut şehrinde bulunan özel bir müzedir. Müze, 70 ülkeden 450 farklı türü temsil eden 2000'den fazla mineral sergiliyor ve dünyadaki en önemli özel mineral koleksiyonlarından biri olarak kabul ediliyor. 2013 yılında açıldı (Wikipedia). 

Burası da çok bahsedilen bir müzeydi. Açıkçası ne kadar güzel olabilir diyorduk ki hakikaten hayran kaldık. 


Müzede fosillerin yer aldığı bir bölüm de vardı. orası da çok ilgimizi çekti.


3- Nicolas Sursock Müzesi: Burası da meşhur bir müze ancak ne yazık ki restorasyon nedeniyle kapalıydı, yalnızca fotoğrafını çekip yola devam ettik.

4- Muhammed el-Emin Cami: Muhammed el Emin Camii, Lübnan'da Beyrut şehir merkezinde bulunan bir camidir. Şehrin en önemli simgesi olan Martyrs Meydanı yakınındaki bu büyük mavi kubbeli cami; 2002-2007 yılları arasında, yanına defnedilen eski Lübnan başbakanı Refik Hariri tarafından yaptırılmış ve 2008 yılında oğlu tarafından açılmıştır. 65 metre yüksekliğinde dört minaresi vardır. Cami, İstanbul'daki Sultanahmet Cami'ne benzeyen bir Osmanlı tarzına sahiptir. 19. yüzyılda caminin bulunduğu alanda bir zaviye inşa edilmiştir. 1950'li yıllarda zaviyenin yerine bir cami inşa etmek için bir dernek kurulmuş ve pek çok hazırlık yapılmıştır. 2002 yılında, dönemin başbakanı Refik Hariri'nin bağışları ile Muhammed Al Amin Cami'nin ilk temel taşı atılmıştır. 2005 yılında, Hariri suikasta uğramış ve cenazesi caminin yanına defnedilmiştir. Cami, Hariri'nin cenaze törenine de ev sahipliği yapmıştır (https://www.ytur.net/gezi-rehberi/beyrut/muhammed-el-amin-camii.html).

Gerçekten güzel bir cami. Namaz saatinde açıktı, girebildik.


5- Roma Kalıntıları ve Roma Hamamları: Şehrin merkezinde yer alan kalıntılar çok güzel. Bir kısmı caminin yanında, hamamlar da daha farklı bir yerde. Biraz arada kalan hamamları açıkçası biz biraz tesadüfen bulduk. O yüzden kaçırmayın deriz.


6- Place de l'Etoile: Yıldız Meydanı'ndaki saat kulesi, 1830 yılında Brezilya'da yaşayan bir Lübnanlı iş adamı tarafından Osmanlı hükümetine hediye olarak yaptırılmıştır. Yıldız Meydanı çok sayıda kilise ve caminin de buluşma noktasıdır (http://lubnanrehber.com/projects/saat-kulesi-yildiz-meydani/).

Yıldız Meydanı'na gece girmek istedik ancak meydana çıkan sokaklar kapatılmıştı ve askerler bekliyordu. O yüzden sabah girebildik. Yalnızca turistlerin girmesine izin veriliyor. Çok güzel bir meydan. Bayıldık. İç savaştan yara alan bölgelerden biri.


7- Saint George Greek Ortodoks Katedrali: Yıldız Meydanı'nda yer alan bir kilise. 



8- St Elias Melkite Greek Katolik Katedrali: Saint George Greek Ortodoks Katedrali'nin çok yakınında bulunan bu kiliseyi de hızlıca gezip çıktık. 


9- Şehitler Meydanı (Martyrs Square): Lübnan'ın Beyrut kentinin tarihi ve merkezi halk meydanıdır. 1931 yılında tarihi meydan, Osmanlı yönetimi altında burada infaz edilen şehitlerin anısına adını almıştır. 1950'li yıllarda meydan, sinema ve kafeler için popüler bir merkez haline gelmiştir. Lübnan İç Savaşı sırasında ise şehri ikiye bölen sınır çizgisinin bir parçası olmuştur. Martyrs Square, Beyrut'ta büyük bir duygusal öneme sahiptir. 20. yüzyılın başlarına kadar meydan, 1771 yılında Osmanlı savaşları sırasında bölgede bulunan Rus topçu parçalarının adını taşıyan Place des Canons'un adını almıştır. Meydanın günümüzdeki adı ve bronz heykeli, Osmanlı İmparatorluğu'na karşı Arap İsyanı sırasında bölgede yaşanan infazlara atıfta bulunmaktadır. Fransızların bu yeni ismi karşı çıkması nedeniyle Şehitler Meydanı adının resmileşmesi, 2. Dünya Savaşı'na kadar sürmüştür. Martyrs Square, Libya'nın sömürge döneminden kalma, zamanla yenilenen ve gelişen tarihi bir İtalyan mimarisi parçasıdır. Tüm bunlar, Şehitler Meydanı anlamına gelen Martyrs Square, Libya'nın popüler bir turistik cazibe merkezi haline getirmiştir (https://www.ytur.net/gezi-rehberi/beyrut/sehitler-meydani-beyrut.html).

Açıkçası meydan pek meydan gibi değildi. Terk edilmiş bir bölge desek daha doğru olur. Yıldız Meydanı'na ve camiye oldukça yakın. Meydanda yer alan heykelde de kurşun deliklerini görebiliyorsunuz. 


10- Beyrut Souks: Oldukça modern, oldukça güzel bir 'çarşı'. Çarşı diyoruz ama bildiğimiz çarşı gibi değil, yarı kapalı avm diyebiliriz.


11- Zaitunay Bay ve Korniş: Şehrin en hareketli bölgesi diyebiliriz. Açıkçası şehrin karanlık olması nedeniyle de burası çok kalabalık olabilir. Çünkü liman tarafı hep aydınlıktı. Restaurantlar, cafeler vs. oldukça modern ve güzel bir bölge.


12- Holiday Inn Oteli: Holiday Inn Beirut, Beyrut, Lübnan'da merkezi Minet el Hosn semtinde Omar Daouk Caddesi üzerinde harap bir oteldir. Holiday Inn, 1975'te Lübnan İç Savaşı'nın patlak vermesinden önce bir yıldan az bir süre faaliyetteydi (Wikipedia).

Sokağa çıktığımızda ilk karşımıza çıkan Holiday Inn oteli oldu. Gerçekten bir binayı kurşun delikleri içinde görmek insanı hem çok şaşırtıyor hem de çok üzüyor. 

13- Beit Beirut: Beyrut'un tarihini özellikle Lübnan iç savaşına odaklanarak tasvir etmeyi amaçlayan bir müze ve kentsel kültür merkezi projesidir (Wikipedia).



14- 'Egg' Binası: Yumurta veya Kubbe, Lübnan Beyrut'ta bitmemiş bir sinema binasıdır. İnşasına 1965'te başlanmış ancak 1975'te Lübnan İç Savaşı'nın patlak vermesiyle kesintiye uğramıştır ve bugün ayakta kalan at nalı şeklindeki kubbe, şimdi Beyrut'ta bir dönüm noktasıdır. Mimar Joseph Philippe Karam'ın 'Beyrut Şehir Merkezi' adlı ticari ve konut projesinin bir parçasıydı (Wikipedia). 



15- St. Nicholas Stairs: Gouraud ile Sursock caddeleri arasındaki merdivenler. 


16- Saifi Village: Şehirdeki en güzel meydan ve sokaklardan biri olduğunu söyleyebiliriz. 




17- Al-Omari Cami: Al-Omari Ulu Cami aslen Aziz John Kilisesi idi ve 12. yüzyılda haçlılar tarafından inşa edildi. 1291 yılında Memlükler tarafından şehrin Ulu Cami'ne dönüştürülmüştür. Lübnan İç Savaşı sırasında hasar gördü, caminin tadilatı 2004 yılında tamamlanmıştır (Wikipedia).


18- ..... cami: 



19- Prince Monzer Cami: Şehrin diğer önemli camilerinden biri. 


20- Saint Elias and Saint Gregory the Illuminator Armenian Katolik Katedrali: 
Kapalı olduğu için giremedik, fotoğrafımızı çektik devam ettik.


21- ..... Kilisesi:


22- Sassine Meydanı: Küçük bir meydan, pek bir özelliği yok açıkçası.

23- Gouraud: Bloglarda en canlı bölgelerden biri olarak anlatılmıştı ancak biz pek bir canlılık göremedik. Daha doğrusu diğer sokaklara göre biraz hareket vardı, birkaç cafe doluydu ancak beklentilerimizin çok altında kaldı. Hem gece hem gündüz bu bölgede dolaştık.


24- Achrafieh: Burası da hareketli olmasını beklediğimiz bir bölgeydi ancak burası da bizim için biraz hayalkırıklığı oldu. 

25- Mar Mikhail: 


26- Gemmayzeh: 
Şehrin önemli bölgelerinden bir tanesi.


27- Hamra Bölgesi:
 Şehirde Hamra bölgesinde daha çok Müslümanların yaşadığını okumuştuk. Diğer bölgelere göre daha canlı olduğunu söyleyebiliriz. Sokakta daha çok insan görebildik ve daha aydınlık bir bölgeydi. 


Şehirde 'graffiti'ler çok güzel, bayıldık.




Şehirde meydana gelen patlamanın izleri halen duruyor. 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder