14 Haziran 2020 Pazar

Lefkoşa

Uçağa bineceğimiz gün sabah erkenden Lefkoşa'ya geldik ve şehri gezip öyle hava limanına gidelim dedik, iyi de yapmışız, tarihi merkezi çok hoşumuza gitti. Lefkoşa tam ortadan ikiye bölünmüş ve iki ülkeye de başkentlik yapıyor, bu durumuyla oldukça enteresan bir şehir, bizim tarafımızı çok kısa bir zamanda gezip bitirebiliyorsunuz, bütün tarihi yapılar sınıra yakın bir noktada aynı yerdeler.

İlk olarak arabayla gelirken Girne Kapısı'nın orada indik ve biraz çarşı havası uyandıran Girne Caddesi'nde yürümeye başladık.


Girne Kapısı'nın hemen orada Mevlevi Tekke Müzesi bulunuyordu ancak Cumartesi ve Pazar günleri kapalı olduğu için giremedik. Önündeki tabelada saat 15.30'a kadar açık olduğu ve girişin 5 TL olduğu yazıyordu. 

Lefkoşa Mevlevihanesi veya Mevlevi Tekkesi, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin başkenti Kuzey Lefkoşa'da 1593 yılında Kıbrıs fatihlerinden Arap Ahmet Paşa tarafından kurulan mevlevihanedir. Semahane ve türbe kısmı günümüze kadar gelebilmiştir ve Mevlevi-Tekke Kültürü müzesi olarak kullanılmaktadır (Vikipedi).


Girne Caddesi'nde devam ederken Tarihi Samanbahçe Evleri adlı tek katlı evlerden oluşan bir bölge gördük ve sokaklarında biraz dolaştık, çok büyük bir yer değildi. Kıbrıs'ın ilk sosyal konut örneği (https://www.lefkosabelediyesi.org/tarihi-ve-turistik-yerler/samanbahce-evleri/). Buralara gelmişken görülebilir. 




Hemen devamında ise şehrin merkezi konumundaki Atatürk Meydanı'na ulaştık. Meydandaki Venedik Sütunu, Sarayönü Camisi ve Başsavcılık Binası tarihi yapılar. Bir de kenardaki eczane çok hoşuma gitti, tam bir tarihi Türk dükkanı. Biz buradan tarihi merkeze doğru yolumuzu çevirdik ancak şehre doğru yolunuzu çevirirseniz çok yakın mesafelerde Arap Ahmet Camisi, Ermeni Kilisesi, Derviş Paşa Etnografya Müzesi ve Ledra Sınır Kapısı'nı görebilirsiniz. 




Tarihi merkeze doğru ilerlerken ilk gördüğümüz yapı İplik Pazarı Camisi oldu.

Bina 19. yüzyıla tarihlenmektedir. Minaresi, Kıbrıs'taki minareler içinde tepesi taştan yapılmış ender örneklerdendir (Vikipedi).


Daha sonraki durağımız Kumarcılar Hanı oldu. Tarihi, güzel ve ufak bir han. Önünde küçük bir meydan bulunuyor. 

Osmanlı döneminde adada inşa edilen 18 handan birisidir. Lefkoşa'daki hanlar içinde, Büyük Han'dan sonra gelen en büyük handır (Vikipedi).



Kumarcılar Hanı'nın hemen yanında şehrin önemli noktalarından biri olan Büyük Han yer alıyor.

Büyük Han'ın inşası, Kıbrıs'ın Osmanlılar tarafından fethinden bir yıl sonra, 1572'de başladı. Kimi kaynaklara göre yapıyı Osmanlı Devleti'nin ilk Kıbrıs beylerbeyi olan Avlonyalı Muzaffer Paşa, her Kıbrıslıdan iki paralık bir vergi toplayarak yaptırmıştır. Kıbrıs'ta Osmanlı döneminden günümüze gelebilen iki handan biri olması nedeniyle de kültür tarihinde çok önemli bir yeri vardır. Lefkoşa'nın geleneksel ticaret merkezlerinden biri olan ve eskiden "Buğday Pazarı" adıyla bilinen Asmaaltı Meydanı'nın güneybatısındadır (Vikipedi).




Büyük Han'ın etrafında iki önemli tarihi eser bulunuyor, ilki Büyük Hamam. İçerisini uluslararası kaynaklar ile restore etmişler ve hala kullanımda deniyordu ama ben gittiğimde maalesef kapalıydı. 

Hamamın bulunduğu bölgede, 1306-1309 yılları arasında, St. George of the Latins Lüzinyan kilisesi inşa edilmiş ve büyük kutlamalarla açılmıştı. Bina, Osmanlı yönetiminin adadaki ilk yıllarında, 1571-1590 yılları arasında Türk hamamı olarak yeniden inşa edildi (Vikipedi).


Bir diğer görülecek nokta ise hamama yakın mesafedeki Turunçlu Fethiye Camisi. 

19. yüzyıldan önce, bölgede küçük bir mescit yer almaktaydı. 1825 yılında, Kıbrıs valisi olarak görev yapmakta olan Seyyit Mehmed Ağa mescidin yerine camiyi yaptırdı (Vikipedi).



Büyük Han'ın etrafını gezindikten sonra Büyük Han'ın önündeki Asmaaltı ve Arasta Sokaklar'dan devam ederek şehrin en ihtişamlı yapısı olan Selimiye Camisi ve tarihi Bedesten - Eski Ayanikola Kilisesi'ne ulaşıyoruz. Şehrin bu sokaklarının olduğu bölge tarihi çarşı niteliğinde. 


Bedesten, Lefkoşa'nın kuzeyinde, Selimiye Camii'nin hemen yanında yer alan tarihi bir yapıdır. Yapının bin yıldan uzun bir geçmişi vardır. Aslen 6. yüzyıl civarında arazisine bir kilise yapılmış, bunun yerine daha büyük bir kilise olarak günümüzdeki Bedesten binası 12.-16. yüzyıllar arasında inşa edilmiştir. Osmanlı döneminde bedesten (bir tür pazar yeri) olarak kullanılmaya başlanmıştır. Şu anda kültür merkezi olarak kullanılmaktadır (Vikipedi).




Tarihi Ayasofya Katedrali olarak bilinen Selimiye Camii, Kuzey Lefkoşa'da bulunan ve camiye çevrilmiş eski bir Roma Katolik katedralidir. Kentin ana camisidir. Selimiye Camii, muhtemelen daha eski bir Bizans kilisesi üzerine inşa edilmiş, Kıbrıs'taki hayatta kalan en büyük ve en eski Gotik kiliseye ev sahipliği yapmaktadır. Katedralin inşasına ne zaman başladığı belli değildir, temel yapı taşlarının döşenmesi için belirtilen tarih 1209'dur ve çeşitli kaynaklarda inşadan sorumlu olan kişi olarak Lefkoşa'nın Latin başpiskoposu Thierry ya da Albert olarak geçmektedir. Daha erken bir başlangıç tarihini gösteren kanıtlar da vardır, ayrıca Tapınak Şövalyeleri'nin de 1191-92 yıllarındaki egemenlikleri boyunca yeni bir katedralin inşası için çaba sarf ettikleri belirtilir. Kaynaklara göre "İslam'ın yükselişi ile Osmanlı döneminin sonları arasındaki bin yılda Doğu Akdeniz'de inşa edilmiş en büyük kilise olmalıdır". Ayrıca, Kıbrıs'ın Lüzinyan Kralları için taç giyme kilisesiydi (Vikipedi).





Camiden çıktıktan sonra etrafında gezinmeye devam ediyoruz. Selimiye Camisi ile Bedesten arasındaki Kıbrıs Türk İslam Eserleri Müzesi son yıllarda açılmış bir müze ancak ben gittiğimde kapalıydı, aynı kapısındaki tabelada 1932 yılı yazan Belediye Pazarı gibi. Sanki şehir bize Pazar günleri gelmeyin der gibiydi. 



Bu pazarın arkası sınır kapısı. Yani sınır şehrin o kadar göbeğinde. Ben de buradan devam ederek güzel sokakları gezdim ve sınırı kapısını gördüm.



Sınır kapısının orada bulunan diğer bir müze Saçaklı Ev Müzesi, hemen yanında İttik Dede Türbesi ve karşısında Ortaçağ Taş Eserleri Müzesi bulunuyor. Girişi ücretsiz olan bu ev, bölgedeki tarihi evler ile ilgili bilgi veriyor.
Bu yapının alt katında Luzinyan döneminin, üst kısmında da Osmanlı döneminin mimari özelliği görülür (https://www.lefkosabelediyesi.org/muzeler/sacakli-ev/).


Saçaklı evin önünden devam ederek gene şehrin önemli tarihi yapılarından biri olan Haydarpaşa Camisi (Eski St. Catherine Kilisesi)'ne ulaşıyorsunuz. 

Haydar Paşa Camisi, Kuzey Lefkoşa'da yer alan tarihi bir camidir. Kirlizade Sokağı'nda yer almaktadır. Lefkoşa'daki eski Frenk (Latin) katedrali olan Ayasofya'dan sonra en önemli Gotik yapıdır. Adadaki Harry Charles Luke tarafından adadaki en güzel Gotik yapı örneklerinden birisi olarak tanımlanmıştır. Bina, 14. yüzyılda, adadaki Frenk egemenliği sırasında inşa edildi ve Azize Katerina Kilisesi olarak adlandırıldı. Lefkoşa'nın 1570 yılında Osmanlılar tarafından fethi üzerine camiye çevrildi. Tarihsel olarak, civarda yaşayan Türk yerel ileri gelenlerinin sıkça kullanıldığı gibi "Ağalar Camisi" olarak da adlandırılmıştır (Vikipedi).


Camiden devam edince aynı sokaktaki Lüzyen Evi'ne ulaşıyorsunuz. Girişi 5 TL. Bu bölgedeki bütün evler çok güzel ve tarihi, buradaki sokaklarda gezinmenizi öneririm.

Lüzinyan Evi, Kuzey Lefkoşa'da Yenicami Sokak'ta yer alan tarihî konaktır. İki katlı bina, Lüzinyan dönemi Gotik mimarisi ve Osmanlı mimarisi tarzlarını yansıtıyor. Bina, 15. yüzyılda Lüzinyan döneminde Latin asilleri için bir konut olarak inşa edilmiştir. Osmanlı'nın Kıbrıs'ı fethinden sonra, köşk olarak değiştirilen yapıya bir cumba eklendi (Vikipedi).



Buraları da gezip yoldan geçen bir taksiyi durdurup havalimanına doğru yola koyulduk. Taksiler genelde Mercedes, biz taksiciyle pazarlık ettik, çünkü yoldaki havalimanına yakın meşhur Erülkü Süpermarket'e uğrayıp, alışveriş yapacağımızdan bizi beklemesi gerekiyordu. Siz de mutlaka buralardan alışveriş yapıp dönmelisiniz, Kıbrıs özellikle alkol ve ithal mal açısından çok uygun bir ülke. Gelirseniz, rakı, ithal çay, çikolata ve hellim peyniri almadan dönmeyin derim.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder