14 Haziran 2020 Pazar

Girne

Kıbrıs seyahatimi en yakın arkadaşlarımla beraber hafta sonunu kapsayacak ufak bir gezi olarak planladık. Pegasus'un kampanyasından faydalanarak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ne dört kişi gittik. Aslında grubumuz bundan daha fazla ama herkes müsait olamadı. Gidiş - dönüş biletleri kişi başı 450 TL'den aldık. Cuma akşamı gidip Pazar akşamı geri döndük, toplamda 2 gece 2 gün zaman geçirmiş olduk. 

Gezi ile ilgili en önemli nokta, buraya daha önce tatile gelen gene yakın bir arkadaşımızın bize birini referans vermesi ve oradaki her türlü organizasyonu bu arkadaşın ayarlamasıydı. Anladığımız kadarı ile Kıbrıs'da birçok kişi bu işi yapıyor. Sizi istediğiniz zaman istediğiniz yerden alıyor, kalacağınız yeri ayarlıyor, herhangi bir talebiniz olursa karşılıyor. Tüm ücreti dörde bölünce de inanılmaz uygun bir fiyata özel hizmet görmüş oluyorsunuz. Siz de Kıbrıs'a giderseniz bu tarz bir uygulama ile gitmenizi öneririz, çünkü oteller çok pahalı ve adadaki ulaşım giderleriniz ile daha da maliyetli bir tatille karşılaşabilirsiniz. Bize kişi başı bütün gezinin tutarı bir gecelik otel parasından daha ucuza gelmiş oldu. Havuzlu evimizi ayarlayan, ulaşımları sağlayan ve eğer zorda kalırsak arayabileceğimiz bir kişinin olması seyahatimizi kolaylaştırdı. Sağolsun herşey çok iyi geçti sayesinde, bizim için unutulmaz bir tatil oldu, üniversiteden sonra ilk defa hep beraber baş başa zaman geçirdik.


Tuttuğumuz ev Girne'ye oldukça yakın bir noktada olduğu için gezimize Girne'den başladık. Son gün de uçağa giderken Lefkoşa'yı gezerek tatilimizi bitirdik. Tabii normalde buraya gelen insanlar kumar masalarından kalkmadan otelde takılıp geri dönüyorlar ama biz de o kafa yoktu, hepimiz bir müddet sonra sıkılıyoruz, zaten kaybetmeye ayırdığımız çok da büyük bütçelerimiz yoktu, bu nedenle geceleri 'casino'ya gittik, sabah da kalkıp aklımızda olan yerleri gezdik. İlk gece Cratos otelde 'casino'ya gittik ama hiç kazanamadık, bu nedenle beğenmedik. İkinci gece ise Merit Hotel'i tercih ettik, burada hem kazandık, hem kaybettik ama uzun zaman aynı para ile zaman geçirdiğimiz için burasını daha çok beğenmiş olduk:) Şans işi işte nerede şansınız yaver giderse... 

Kıbrıs'la ilgili en güzel nokta yavru vatan olduğu için aynı dili konuşmamız ve ülkemizin bir ilçesini ziyaret etmiş gibi hissetmemiz. Bankamatikler, mekanlar hep bizden, ancak dikkat edilmesi gereken tek nokta telefonlar için yurt dışı kullanımınızı açmak durumunda kalıyorsunuz. En önemli ayrıntı ise buraya kimlikle giriş yapmanız, eğer pasaportla giriş yaparsanız daha sonra yunan adalarına girerken sorun yaşıyorsunuz, bu nedenle kimlikle girişte bir kağıt veriyorlar ve bu kağıdı seyahatiniz süresince cüzdanınızda koruyorsunuz. 

İlk gece oldukça geç vakte kadar 'casino'da zaman geçirdikten sonra sabah kalkıp ilk işimiz kaldığımız yere yakın olan Bellapais Manastırı'na gitmek oldu. Çok güzel ve eski bir manastır, özellikle iç avlusu görülmeye değer. Bu arada sabah kahvaltımızı manastırın hemen yanındaki restaurantta yaptık, manzarası oldukça güzeldi. Girişi 15 TL.


12. yüzyılda Roma döneminde inşa edilen temeller üzerine inşa edilmiş olup orta çağda yapılan eklentiler bütününde yapı gotik mimarinin doğudaki örneklerinden birisidir. Girne şehir merkezine yaklaşık 10 dakika mesafede Girne Dağlarının eteklerinde yer alır (Vikipedi).






Kahvaltımızı yaptıktan sonra yolumuzu St. Hillarion Kalesi'ne çevirdik. Bu kalenin en önemli sorunu ulaşımı, Bellapais gibi biraz Girne merkeze uzakta ama biz daha önce bahsettiğim gibi uygun bir meblağ karşılığında anlaştığımız özel araç ile buraya ulaştık. Bu nedenle başka ulaşım çeşitleri ile ilgili bilgim yok. Kale çok güzel, bulunduğu dağ ile o kadar güzel bütünleşmiş ki daha yaklaşırken ilgimizi çekiyor. Kaleye giriş 15 TL ama kışın buradayken dikkat etmeniz gereken nokta öğlen ikide kapanıyor olması, yani erkenden gelmek gerekli. Diğer önemli nokta ise merdivenler çok yorucu ve dik, gençseniz sorun yok ama yaşlı veya çocuklu iseniz yorar, ama görülmeye değer bir kale. 


Ada halkını olası Arap akınlarına karşı korumak ve muhtemel saldırılara karşı uyarmak amacıyla 11. yüzyılda inşa edilmiştir. Denizden 700 metre yükseklikte oldukça sarp iki tepe üzerine kurulmuştur. Kale, bugünkü adını Kudüs'ün Araplar tarafından fethinden sonra Kıbrıs'a göç eden ve ömrünün son yıllarını burada ibadetle geçiren bir keşişten almıştır. Bizans döneminde onarımdan geçen kale, 1489 yılında Venedikliler'in adayı ele geçirmesiyle boşaltılmış ve kaderine terk edilmiştir (Vikipedi).







İşimiz bittikten sonra araç ile Girne merkeze gittik. Girne'nin yıldızı ise şüphesiz Girne Kalesi ve kale ile bütünleşmiş limanı. Arkadaşlar artık yoruldukları için limandaki bir barda bira içerken ben de kaleyi tek başıma gezdim. Kalenin girişi 20 TL ama görülmesi gereken bir yer. Özellikle tarihi kale duvarları, geniş avlusu ve içerideki bazı eserleri ile oldukça hoşuma gittiğini söyleyebilirim.

7. yüzyılda, Arap-İslam akınlarına karşı kentin korunması için Bizanslılar tarafından yapılmış kaledir. Lüzinyanlar döneminde, kale bazı yapısal değişikliklere de uğramıştır. Bu restorasyon çalışmaları 1373 yılındaki Cenevizliler kuşatması ile ara bulmuş, daha sonra yeniden devam etmiştir. 1489'dan sonra kaleyi kontrole alan Venedikliler, Osmanlı topçu saldırılarını göz önüne alarak yeniden Kuzeybatı ve Güneydoğu kulelerine eklemeler yapmıştır. 1570 yılında kale direniş göstermeden Osmanlıların eline geçmiş ve yaklaşık üç asır boyunca Osmanlıların elinde kalmıştır (Vikipedi).







Kalenin içindeki batık gemi, zindanlar ve kilise dikkat çekiyor.

Kalenin içinde 1100'lü yıllarda yapıldığı sanılan bir Bizans kilisesi (St. George Kilisesi) yer almaktadır. 1570 yılında Kıbrıs'ın Osmanlılar tarafından fethi sırasında şehit düşen Osmanlı Amirali Cezayirli Sadık Paşa'nın lahiti de kalede bulunmaktadır. Kalenin diğer bölümlerini Kuzeybatı, Güneybatı ve Güneydoğu Venedik kuleleri, Lüzinyan dönemi bekçi odası, Lüzinyan dönemine ait büyük salon, çeşitli zindan ve ambar amaçlı kullanılmış olan odalar, Bizans dönemine ait kule, Venedik Savunma platformu, sarnıç, Venedik dönemine ait cephanelik ve top mazgalı ile Girne Batığı'nın sergilendiği Batık Gemi Müzesi oluşturur (Vikipedi).




Kaleden çıktıktan sonra hemen yanındaki Girne Limanı'nda vakit geçirdik ve akşam balık yedik. Restaurant ve cafeler ile dolu, oldukça şirin, tarihi bir liman. 




Yemek yemeden önce limandan içeriye doğru biraz yürüyüş yaptık. Eski ve dar sokakları bulunuyor. Bu tarihi sokaklarda Ağa Cafer Paşa Camisi, Chrysopolitissa Kilisesi, St. Andrews Kilisesi (İkon Müzesi),  Archangelos Michael Kilisesi, Halk Sanatları Müzesi ve en önemlisi Yuvarlak Kule dikkat çekiyor. Yuvarlak kulenin içinde el işleri satılıyordu ama oldukça eski bir tarihi bulunuyor. 1300'lü yılların başında yapılmış, detaylı bilgiyi linkten bulabilirsiniz; http://newcyprusmagazine.com/round-tower/





Bunun dışında Bufavento Kalesi, Karaoğlanoğlu Şehitliği, Hz. Ömer Türbesi, St. Hillarion'a yakın bir bölgede olan Karaman Köyü ve tarihi suç hikayeleri ile tanınan Beyaz Köşk'e zamanımız yetmedi. İnşallah bir daha ki gidişimizde görürüz.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder