28 Ağustos 2019 Çarşamba

Kopenhag

Kopenhag görmeyi çok istediğimiz ve hep merak ettiğimiz bir şehirdi. Kuzey ülkelerinin şehir düzeni ve gelişmişlikleri zaten hepimizin bildiği bir gerçek. Biz de bunu şahsen deneyimlemiş olduk. Gerçekten oldukça etkileyici, canlı, medeni ve gezilecek görülecek yeri çok olan harika bir şehir. Ayrıca tam bir bisiklet cenneti.

Şansımıza da orada olduğumuz haftasonu 'Pride Week' festivali vardı. City Hall Meydanı'nda gerçekleşen konserler bayağı şenlikliydi. Kolay kolay göremeyeceğimiz manzaralara şahit olduk. Geceleri şehir meydanı ve etrafındaki sokaklar resmen yanıyordu:)



Yalnız söylemeden geçmeyelim Kopenhag büyük bir şehir. O nedenle minimum 4 gün ayırmanızı öneririz. Hava durumu biraz enteresandı. Biz Ağustos'ta oradaydık. Genel olarak hava bulutluydu, serindi diyebiliriz ancak arada güneş çıkınca da çok sıcak oluyordu. O nedenle biraz zorlandık. Bir üşüdük bir terledik.

Kopenhag'la ilgili verebileceğimiz en önemli tavsiye ise copenhagencard almanız. Çok fazla girilecek müze ve atraksiyon var, çok iyi kar ettiriyor ve bütün müzelerde geçiyor. Bunun dışında havalimanından trenle şehir merkezine rahatlıkla gelebiliyorsunuz. Bileti 36 Dkk.

Kopenhag'da gezip gördüğümüz yerler şu şekilde;

1- Tivoli Bahçeleri: Şehrin merkezinde yer alan harika bir lunapark. Oldukça büyük bir eğlence merkezi. Ayrıca konser ve tiyatro da vardı. İkisini de biraz izledik. Zamanımız olmadığı için yalnızca bir akşamımızı ayırabildik. Ancak tüm gün keyifle zaman geçirebileceğiniz bir yer. Tarihi bir eğlence merkezinin içinde dolaşmak çok keyifli. Akşamları çok güzel konserler oluyor, biz oradayken güzel bir blues gecesi vardı, bir önceki akşam da Jason Derulo vardı. Girişi hafta içi 135, haftasonu 145 DKK, çocuklar için olan 'Ride'lara 30 DKK ödedik, sükseli olanlar daha da pahalıdır.

Park 15 Ağustos 1843 tarihinde açıldı ve dünyanın en eski ikinci eğlence parkı. En eskisi 1583'de açılan Kopenhag'a 10 km yakında olan Bakken olarak anılan Dyrehavsbakken. Tivoli Bahçelerinde bulunan Rutschebanen adlı ahşap lunapark treni 1914'ten kalmadır ve halen dünyada faaliyet gösteren en eski ahşap lunapark trenlerinden biridir (Wikipedia).





2- Nyhavn Kanalı: Şehrin meşhur siluetini oluşturan bu harika kanal birçok turisti etkilediği gibi bizi de kendine hayran bıraktı. Birçok restaurant ve cafe de mevcut. Kaçırılmaması gereken önemli bir nokta ancak buradaki restaurantlar çok pahalı, biraları ve yemekleri alıp, kenarda uygun bir yerde karnımızı doyurduk.




3- Christiania Bölgesi: Bizce Kopenhag'ın birinci atraksiyonu. Müzeler, saraylar, sokaklar ne biliyim, diğer her şeyin bir benzerini bulabilirsiniz ama böyle bir şey zor bulunur. Burası bir Freetown, yani özerk bölge, kendi bayrağı, hatta kendi parası bile varmış. Tehlikeli mahalle deneyimi yaşamak için birebir. Her yerde uyuşturucu satılıyor, her taraf karanlık tiplerle dolu ve bunu bebek arabasıyla deneyimleme zevkine eriştik, gerçi pek hoş karşılanmadık, zira turistleri çok sevmiyorlar aslında, fotoğraf çekenlerin ve koşanların başı büyük belaya giriyormuş diye duyduk, hatta bir adam gelip sakın fotoğraf çekme diye uyardı beni. Oraya gidip tipleri görünce gerçek beladan bahsettiğimi anlayacaksınız. Yapılmaması gereken şeyler ile ilgili yazıyı buradan bulabilirsiniz; https://theculturetrip.com/europe/denmark/articles/7-things-tourists-shouldnt-do-in-freetown-christiania/
Biz geç vakit de olsa gidip ana meydanda biramızı içtik çıktık, hatta bir de sabah görelim dedik, gene gittik. Bu bölgede uyuşturucu da dahil hiçbir şeye bulaşmamanızı tavsiye ederiz. Ama süper bir yer, ben bayıldım, atmosfer ve ortamın ruhu çok güzel, grafitiler ve yapılar da oldukça etkileyici. Gene Kopenhag'a gitsem gene giderim.

26 Eylül 1971'de Christiania, çoğunlukla gençlere yönelik olan Hovedbladet ('Ana bildiri') adlı bir dergi yayınlayan tanınmış bir provokatör ve gazeteci Jacob Ludvigsen tarafından açık şehir ilan edildi. Detaylı bilgi; https://en.wikipedia.org/wiki/Freetown_Christiania




4- Rosenborg Kalesi: Şehrin önemli bir turistik noktası. Çok güzel bir kale. İçi de son derece dikkat çekici. Oldukça da kalabalıktı, zaten bu nedenle biletleri saatle veriyorlar. Erkenden gidip olabildiğince hızlı girmenizi tavsiye ederiz. İçerideki her bir parça bir sanat eseriydi. Girişi 115 Dkk. Bunun yanında eğer Kopenhag kartınız yoksa; kale, doğa tarih müzesi, botanik bahçesi, ulusal ve hirschsprung müzeleri ve İşçi Müzesi'ni kapsayan bir 'Parkmuseerne' kombine bilet bulunuyor. Fiyatı 245 Dkk.

Kopenhag'ın merkezindeki Kral Bahçesi'nde yer alan ve bir inziva yeri olan Rosenborg Kalesi, 400 yıllık ihtişam, kraliyet sanat hazineleri, kraliyet mücevherlerine sahiptir. Rosenborg Kalesi, 17. yüzyılın başlarında en ünlü İskandinav krallarından biri olan Christian IV tarafından yaptırılmıştır. Başlıca ilgi çekici yerler arasında; Taç giyme tahtları ve üç adet gerçek boyutlu gümüş aslanın nöbet tuttuğu Şövalyeler Salonu bulunmaktadır (https://www.visitcopenhagen.com/copenhagen/planning/rosenborg-castle-gdk410582).





Önünde güzel bir bahçesi bulunuyor, aslında daha çok parkı andırıyor. Burasının adı Kongens Have.
Merkezdeki en eski ve en çok ziyaret edilen parktır. Kralın özel bahçeleri olarak 17. yüzyılın başlarında kurulan park; tarihi binalar barındırmaktadır. Park ayrıca geçici sanat sergilerine ve yaz boyunca konser gibi diğer etkinliklere ev sahipliği yapıyor (Wikipedia).


5- Christiansborg Sarayı: Turistler için olmazsa olmaz yerlerden biri. Biz de oldukça beğendik.. Büyük ve etkileyici bir saray. Eğer Kopenhag kartınız yoksa, bilet alırken 'sarayın birkaç bölümden oluştuğuna ve en önemli yerlerin Kraliyet Resepsiyon Odaları olduğuna' dikkat etmeniz gerekiyor. Kombine bilet 160 Dkk. Kraliyet Resepsiyon Odaları (halılarla donatılmış Büyük Salon dahil) 95 Dkk, Kraliyet Mutfağı 60 Dkk, Kalıntılar 60 Dkk, Kraliyet Ahırları 60 Dkk, Saray Şapeli ve Parlamento ücretsiz. Sarayın önündeki alanda VII Fredrik'in ata binen heykeli bulunuyor, arkasındaki bahçe gibi yerde ise IX Christian'ın ata binen heykeli var, arka bahçesi oldukça güzel.

Christiansborg Sarayı, Büyük Salon ve Duvar Halıları ile birlikte Kraliyet Resepsiyon Odalarını, Kraliyet Ahırlarını, Kraliyet Mutfağını, Christiansborg Sarayı Şapelini barındırır. Slotsholmen'de yer alan Christiansborg Sarayı, 800 yıldır Danimarka'nın güç merkezidir. Şimdiki saray 1928'de tamamlandı. Günümüzde saray, HM The Queen tarafından gala ziyafetleri gibi resmi etkinlikler için kullanılmaktadır (https://www.kongeligeslotte.dk/en/palaces-and-gardens/christiansborg-palace.html).





6- Amalienborg Sarayı: Şehir merkezindeki diğer bir saray. Meydanı güzel, içi diğer sarayların ardından gelse bile görülecek yerlerin başında yer alıyor. Her öğlen saat 12.00'de değişik şapkaları olan nöbetçilerin değişimi burada yapılıyor. Girişi 95 Dkk.

Danimarka kraliyet ailesinin evi; sekizgen bir avlu etrafında rokoko iç mekanlara sahip dört özdeş klasik saray cephesinden oluşur. Meydanın ortasında Amalienborg'un kurucusu Kral Frederick V'in anıtsal bir atlı heykeli bulunur. Amalienborg aslen dört soylu aile için inşa edilmişti; ancak, Christiansborg Sarayı 26 Şubat 1794'te yandığında, kraliyet ailesi bu sarayları satın aldı ve taşındı. Yıllar boyunca dört farklı sarayda çeşitli hükümdarlar ve aileleri ikamet etmiştir (Wikipedia).




7- Ny Carlsberg Glyptotek: İnanılmaz güzel bir müze. Zamanınız varsa mutlaka uğrayın çünkü müthiş bir heykel koleksiyonu var. Hatta şu zamana kadar gördüğümüz en iyi heykel müzesiydi, bunun yanında dünyanın önemli ressamlarının tablolarına ve antik uygarlıkların koleksiyonuna sahip, tek kelimeyle bayıldık. Girişi 115 Dkk, eğer perşembeye denk getirirseniz akşam 9'a kadar açık. Tivoli Bahçeleri'nin yanında.





Binanın arkasında heykeller ile süslü ufak bir bahçe bulunuyor. Buradaki canavara benzer Trold heykelinin dini bir efsanesi bulunuyor.


8- Ulusal Galeri: Büyük ve çok güzel bir müze. Bina mimarisi de oldukça güzel. Vaktiniz varsa görmenizi öneririz. Burada da dünyanın önde gelen sanatçılarının eserleri mevcut, biz kaçırmak istemedik açıkçası. 1300-1800 Avrupa ve 1900-1930 Fransız Galerileri görülmeye değer. Girişi 120 Dkk ve Rosenborg Kalesi'nin orada. Galerinin bulunduğu parkta Hirchsprung Koleksiyonu adlı bir müze daha bulunuyor. Burada daha çok Danimarka'ya ait sanat eserleri bulunuyor. Girişi 95 Dkk.






9- Ulusal Müze: Şehrin en büyük müzesi burasıydı herhalde, gez gez bitmedi bir türlü. Yüz binlerce obje bulunuyor. Normalde bu tarz müzelerden çok şey beklemememize rağmen itiraf edelim ki bazı bölümlerinden etkilendik, hiç görmediğimiz bazı şeyleri gördüğümüzden dolayı mutlu ayrıldık. Perşembe günleri akşam 20.00'e kadar açık, girişi 95 Dkk, yakanıza yapıştırdığınız etiket ile geziyorsunuz, yerde bulursanız takın girin:) Zamanınız varsa uğramanızı öneririz.




10- City Hall Meydanı: Şehrin ana meydanı. Normalde bir şehirde ana meydanlar ilk görülecek yerler olur ama nedense bizce burası değil, gene de hakkını yemeyelim, güzel bir meydan. Belediye Binası ve etraftaki birkaç binanın kulesiyle beraber güzel bir görüntü sunuyor. Meydanın köşesinde estetik bir Ejderha Heykeli bulunuyor. Ayrıca Belediye Binası, antresi, orta bahçesi ve koridorları ile beraber görülmeye değer, ayrıca halka açık, bir ücret ödemek gerekmiyor.




Binanın içinde bulunan Jens Olsen Dünya Saati çok enteresan, dünyanın en önemli saatlerinden biriymiş kendisi.
Jens Olsen'in Dünya Saati veya Verdensur , Kopenhag Belediye Binası'nda sergilenen gelişmiş bir astronomik saattir. Saat, yetenekli bir çilingir olan Jens Olsen (1872 - 1945) tarafından tasarlandı ve hesaplandı. Saat 15.448 parçaya sahip 12 hareketten meydana gelir (Wikipedia).


11- Stroget Sokağı: Sanırız en meşhur sokağı burası. Belediye Meydanı'ndan başlayarak sizi Nyhavn'a kadar götürüyor.


Ancak bu sokak kadar bu bölgedeki her sokak bizce efsaneydi. Olabildiğince her sokağına girmelisiniz, hatta çok zamanınız yoksa başlıca müzeleri gezdikten sonra gezinin kalanını buralara ayırabilirsiniz.




Stroget Sokağı yarılanınca hoş bir meydana çıkıyorsunuz; Gammeltorv Meydanı, dikkat çeken ve güzel bir meydan, Kopenhag'ın en eski meydanı imiş (Wikipedia). Meydandaki Caritas Çeşmesi , Mahkeme Salonu ve evlerin bitişik yapısı dikkat çekiyor.


Gammeltorv'dan sonra ikinci meydan olan Amegertorv Meydanı'na geliyorsunuz. Burası da şehrin en merkez noktalarından bir tanesi. Storks Çeşmesi dikkat çekiyor, ayrıca altındaki Hojbro Plads Meydanı ile birleşerek daha geniş bir görüntü sunuyor.


Meydandan biraz daha devam edince Jorcks Pasajı adlı şirin bir pasaj bulunuyor.


En son yol bitince Kongens Nytorv adlı büyük meydana çıkıyorsunuz. Şehrin en büyük meydanı (Wikipedia).
Oradan da Nyhavn'a.



12- Rundetaarn: Bu kulenin içinde çok estetik bir rampa var, sırf bu rampa için girilir, ayrıca güzel bir şehir manzarası izlemek isterseniz de bu yapıya çıkmanızı öneririz. Görülecek yerler listesinde yukarılarda bulunuyor. Girişi 25 Dkk.

Kopenhag'ın merkezinde bulunan 17. yüzyıldan kalma bir kule ve astronomik bir gözlem evi olarak inşa edilen kule, IV. Christian'ın birçok mimari projesinden biridir (Wikipedia).




13- Royal Library: Şehrin meşhur kütüphanesi. İçeri girip gezebiliyorsunuz. Aslında kütüphaneden daha fazlası. Güzel bir yaşam alanı kurmuşlar. Çocuklar ve gençler için çok güzel alanlar oluşturmuşlar. Çok beğendik. Bir tarihi binası var, bir de modern eklentisi, ikisi de güzel.
Kütüphane'nin modern tarafının bodrumunda Fotoğraf Müzesi (40 Dkk) bulunuyor. Tarihi binasında ise Yahudi Müzesi (60 Dkk) var, ilginç duvarları falan varmış ama girmedik.

17. yüzyıldan bugüne dek Danimarka'da basılan tüm eserlerin bir kopyası burada saklanır. Dünyanın en büyük kütüphanelerinin arasındadır (Wikipedia).



Kütüphanenin tarihi binasının önünde Kütüphane Bahçeleri adlı çok güzel bir park var. Şehrin göbeğinde rahatlatıcı bir ortam. Bu bahçede ayrıca Danimarka Savaş Müzesi (80 Dkk) bulunuyor.



Bahçeden çıkar çıkmaz Christiansborg Sarayı ile arasında ufak çok güzel bir meydan bulunuyor, adı sanı yok ama çok hoşumuza gitti. 


14- Borsa Binası (Borsen): Bugün özel bir şirketin sahip olduğu binaya girilmemekte ama dışarıdan çok güzel gözüken bir bina.

Kopenhag'ın merkezinde 17. yüzyıldan kalma bir borsadır. Tarihi bina, Slotsholmen adasında, Christiansborg Sarayı'nın yanında yer almaktadır (Wikipedia).


15- Küçük Deniz Kızı Heykeli: Kopenhag'ın meşhur simgesi. Birçok şehirde olduğu gibi burada da olmazsa olmaz bir heykel mevcut. Biz de görmeye gittik tabii. Merkeze çok yakın olduğunu söyleyemeyiz ama görmeden de içimiz rahat etmedi. Burada da bir çekik gözlü vatandaşın fotoğraf çekmesini uzun uzun bekledik:) Adam bir saat fotoğraf çekti. Bu heykel Kopenhag yazılınca ilk çıkan şey olsa da, bu şehirde çok daha güzel atraksiyonlar mevcut.

Küçük Deniz Kızı'nın heykeli, Kopenhag'da Langelinie gezinti bölgesinde deniz kenarında bir kayanın üzerinde sergileniyor. Heykel Kopenhag'ın simgesi durumundadır. Heykel yalnızca 1.25 metre uzunluğunda ve 175 kg ağırlığındadır (Wikipedia).


16- Charlottenborg Sarayı: Nyhavn Kanalı'nın girişindeki Kongens Nytorv Meydanı'nda bulunuyor. Güzel bir saray ve içinde tarihi Güzel Sanatlar Müzesi bulunmakta. Girişi 90 Dkk.

Bölge, King Christian V tarafından 22 Mart 1669'da Kongens Nytorv'un kurulmasıyla bağlantılı olarak üvey kardeşi Ulrik Frederik Gyldenløve'ye bağışlandı. Gyldenløve yeni konağını 1672'den 1683'e kadar yeni meydandaki ilk bina olarak inşa etti. 1754 yılında kuruluşundan bu yana Danimarka Kraliyet Güzel Sanatlar Akademisi'nin temelini oluşturmuştur (Wikipedia).


17- Doğa Tarih Müzesi: Ulusal Galeri'nin yanında bulunuyor. Çok büyük bir müze değil ve diğer müzelerin yanında biraz sönük kalıyor. Buraya alınan biletle üç müzeye girilebiliyor, bu müzenin dışında; Jeoloji Müzesi ve Botanik Bahçeler. Girişi 105 Dkk.



Doğa Müzesi'nin hemen orada bu müzeye bağlı Jeoloji Müzesi bulunuyor. İskeletler, dinozorlar..


Doğa Müzesi'ne bağlı diğer bir müze Botanik Bahçesi ve Kelebek Evi. İnsanın içini açan çok güzel bir yer. Kelebek Evi'ne belirli sayıda insan alıyorlar o nedenle beklemek durumunda kalabilirsiniz, her tarafta kelebekler uçuşuyor.


Müzelerin arasında bir de Ostervold Observatory adlı gözlem evi bulunuyor. 
Kopenhag Üniversitesi'ne ait olan ve işletilen eski bir astronomik gözlemevidir. Üniversitenin Rundetårn'daki eski gözlemevinin yerine geçmek üzere 1861'de açılmıştır (Wikipedia).


18- Davids Samling Koleksiyonu: Kongens Have'ın bittiği sokakta bulunan otantik bir müze. Başarılı İslam eserleri ve 18. yy. Avrupa koleksiyonları bulunuyor. Girişi bedava.



19- Gammel Strand: Nyhavn çok meşhur ama burası nedense değil, ama bizce çok güzel bir nokta. Christiansborg'u çevreleyen Slotsholmens Nehri'nin kenarı. Birçok kez bu noktaya geleceksiniz ve geldiğinizde bu kanala da gerekli sevgiyi göstermek gerekiyor:)


20- Nikolaj Sanat Müzesi: Gammel Torv'a yakın eski bir kilise, bugün ise bir sanat müzesi. Girişi 115 Dkk. Kulesine öğlen 13.00 ile 15.00 arasında 50 Dkk'ya çıkabiliyorsunuz. Açıkçası müze değer mi değmez mi bilemiyoruz, zira biz girmedik.


21- Thorvaldsens Müzesi: Glyptotek Müzesi'nde heykel doyumuna ulaştığımız için gitmedik, çok zamanı olanlar uğrayabilir, girişi 90 Dkk.

Danimarkalı neoklasik heykeltıraş Bertel Thorvaldsen'in (1770-1844) sanatına adanmış bir müze. Michael Gottlieb Bindesbøll tarafından tasarlanan bina, 1838-48 yılları arasında inşa edildi (Wikipedia).



22- Dizayn Müzesi: Frederik Kilisesi'ne oldukça yakın. Aslında internetten değişik objeler olduğunu görmüştük, ama zamanımız yoktu, girişi 115 Dkk. 


23- Kastellet: Denizkızı heykeline oldukça yakın bir noktada, aslında haritadan bakınca bir yıldız şeklinde olduğu gözüküyordu ve ilgimizi çekmişti ama gezerken o etkiyi yaratmadı. Askerler vardı, bayrağı falan indirdiler gittiler, zaten askerler hala kullanıyormuş burasını, bir tane de basit bir yel değirmeni var. Heykele gelmişken görülebilir.

Kuzey Avrupa'nın en iyi korunmuş kalelerinden birisidir. Beşgen formunda inşa edildi. Danimarka Kralı 4. Christian 1626'da inşaatı başlattı (Wikipedia).


Deniz kızı heykeli ve kaleye gelmişken görülecek diğer bir yapı Gefion Çeşmesi. Biz oradayken maalesef 'Nike Run' yapılıyordu, biz de yaklaşıp kenardan baktık, çok güzel bir çeşmeydi.


Çeşmeden çıktıktan sonra gene bu bölgeye yakın olan Nyboder adlı tatlı sarı evlerin bulunduğu bir yere gittik. Öğrendiğimiz kadarıyla tek sıra halinde tarihi bir konut projesiymiş.

Hızla büyüyen Danimarka Kraliyet Donanması personeli ve aileleri için barınma ihtiyacını sağlamak üzere IV. Christian tarafından planlanmış ve inşa edilmiştir. Nyboder inşasına 1631 yılında başlanmış ve yaklaşık 1641'de tamamlanmıştır (Wikipedia).


24- Kutsal Ruh Kilisesi: Herhalde en çok girilip çıkılan kiliselerden bir tanesidir, çünkü Stroget Sokağı'nın üstünde yer alıyor. Oldukça eski ve güzel bir kilise.

Şehrin en eski kiliselerinden biridir. İlk manastır, Assisi Francis'in ölümünden sadece 12 yıl sonra, 1238'de kurulan bir Fransiskan manastırıydı (Wikipedia).



Yanında Kutsal Ruh Evi adlı bir bina daha bulunuyor. İçinde kitap, plak falan satıyorlardı, çok çok eskiden bir hastaneymiş.

Kutsal Ruh Hastanesi 1296 yılında, Grayfriars manastırının yakınında, Roskilde Piskoposu Johannes Krag tarafından 'Kopenhag Hastanesi' adı altında kuruldu. Hastanenin amacı fakir ve hastaları biraraya getirmek ve onları beslemek ve onlara bakmaktı (Wikipedia).


25- Kopenhag Meryem Ana Kilisesi: Eski şehir merkezinde bulunan sade bir kilise. İçindeki İsa heykeli güzel, akşam gittiğimizde herkes yerde yatıyordu, meditasyon gibi bir şeydi, meğer kilisede Perşembe, Cuma ve Pazarları 'Nightchurch' adında atraksiyonları oluyormuş.

Kilisenin günümüzdeki versiyonu mimar Christian Frederik Hansen (1756-1845) tarafından neoklasik tarzda tasarlanmış ve 1829'da tamamlanmıştır (Wikipedia).



26- Frederik (Mermer) Kilisesi: Amalienborg Sarayı'nın orada, geniş kubbesi ve binasıyla etkileyici bir kilise, ayrıca en önemli kiliselerinden bir tanesi. Kubbesine çıkış mümkün, 35 Dkk.

Karakteristik bakır yeşil kubbesi ile büyüleyici Mermer Kilisesi, kentin en etkileyici kiliselerinden birisidir. Kral Frederik V başkanlığında, 1749 yılında Frederiksstaden adlı yeni bir şehir bölgesi yapma planının bir parçası olarak temeli atılmıştır (https://www.visitcopenhagen.com/copenhagen/planning/marble-church-gdk414142).




27- Church of Our Savior: Christianshavn bölgesinde bulunuyor. Önemli kiliselerinden bir tanesi, kulesi çok güzel, ayrıca kuleye çıkmak da mümkün, kulenin merdivenlerinin son bölümü dışarıdan devam ediyor, kuleye çıkış 35 Dkk.

17. yüzyılın başında Kral IV. Christian, Amager adasında güneye doğru pek çok sur ve kanal inşa ederek Kopenhag'ı genişletme çabası başlattı. Yeni işgal edilen bölgenin bir kiliseye ihtiyacı vardı, bu yüzden Kurtarıcımız Kilisesi inşaatı 1695'te başladı fakat Lambert Van Haven tarafından tasarlanan kilise kulesinin sivri uçlu tepesi yoktu. On yıllar sonra Lauritz de Thurah, Roma'nın Sant'Ivo alla Sapienza'nın spiral şeklinden ilham alarak bir sivri uç tasarladı. Kral Frederik V tarafından 28 Ağustos 1752'de resmi olarak açıldı (https://www.atlasobscura.com/places/church-of-our-saviour-copenhagen).


28- Holmen Kilisesi: Christiansborg Sarayı'nın orada güzel bir kilise, içi güzeldi.

1967'de Danimarka'nın mevcut kraliçesi II. Margrethe ve Prens Henrik arasındaki düğüne ev sahipliği yaptığı için ünlüdür (Wikipedia).



29- Trinitatis Kilisesi: Rundetarn kulesinin kilisesi. Eski bir kilise, kuleye gelmişken uğranır.

Kiliseye ilave olarak Rundetårn astronomik gözlem kulesi ve Kopenhag Üniversitesi Kütüphanesi'ni içeren 17. yüzyıl Trinitatis Kompleksi'nin bir parçasıdır. IV . Christian zamanında inşa edilen kilise başlangıçta Kopenhag Üniversitesi öğrencilerine hizmet etti (Wikipedia).


30- Sankt Petri Kilisesi: Danimarka'da Almanca konuşan topluluğun bölge kilisesidir. Şehrin Latin Mahallesi'nde yer almaktadır. 15. yüzyılın ortalarında tek nefli bir kilise olarak inşa edilen yapı, Kopenhag'ın merkezindeki en eski binadır (Wikipedia).


31- Christiansborg Sarayı Şapeli: Sarayın şapeli, sade bir kilise.


32- St. Paul Kilisesi: Lutheran kilisesi. Johannes Emil Gnudtzmann tarafından tasarlandı ve 1872'den 1877'ye kadar inşa edildi (Wikipedia).


33- St. Alban Kilisesi: Yerel olarak genellikle İngiliz Kilisesi olarak anılan St. Alban Kilisesi , Danimarka'nın Kopenhag kentindeki bir Anglikan kilisesidir. Şehirde büyüyen İngiliz topluluğu için 1885'den 1887'ye kadar inşa edilmiştir (Wikipedia).


34- Christianshavn Bölgesi: Christianborg bölgesinden Nyhavn kanalına doğru devam ettiğinizde bu adaya ulaşıyorsunuz. Güzel bir bölge, özellikle sahil şeridi çok güzel. Christiana'ya giderken buradan geçeceğiniz için şöyle bir gezinebilirsiniz. Ayrıca bu yakaya geçen köprüler çok estetik ve ilgi çekici. En enteresanlarından biri adada bulunan gemi şeklindeki Circle Bridge.




35- Vesterbro Meat Packing Bölgesi: Şehrin en havalı bölgesi. Timeout'un 'Kopenhag'ın Havalı Bölgesi' makalesini okuyabilirsiniz; https://www.timeout.com/copenhagen/things-to-do/vesterbro-copenhagen-guide


Bu bölgenin tarihi bir pazarı bulunuyor, adı Oksnehallen. 
Oksnehallen 1891 yılında inşa edildi (Wikipedia).


36- Guinness World Records Müzesi: Biz girmedik ancak özel ilginiz varsa, rekorlar üzerine kurulmuş bu müze dikkatinizi çekecektir. Stroget Sokağı'nda, girişi 130 Dkk.


37- Opera Binası: Danimarka'nın ulusal opera binasıdır ve dünyanın en modern opera binaları arasındadır (Wikipedia). 
Bilet satın almak isterseniz bu siteden faydalanabilirsiniz, güzel bir opera salonuymuş diye duyduk; (https://kglteater.dk/en/calendar)


38- Danimarka Kraliyet Tiyatrosu: İki tane sahne bulunuyor; birincisi Kongev Nyortov'daki tarihi bina, ikincisi buraya yakın konumda bulunan modern binası. Eski tiyatronun içinde bir müze bulunuyor ve girişi 40 Dkk ama daha iyisi zaman bulup gösteriye gitmeli.



Eski tiyatro binasının yanındaki August Bournonvilles Pasajı dikkat çekiyor.


39- Kopenhag Üniversitesi: Şehir merkezinde gezerken dikkatinizi çekecektir. Oldukça eski ve şehirle bütünleşmiş bir üniversite.

Kopenhag Üniversitesi, Danimarka'nın en eski üniversitesidir. 1479 yılında öğretime başlayan üniversite, Uppsala Üniversitesi'nden sonra İskandinavya'da kurulan en eski ikinci üniversitedir (Vikipedi).


Üniversitenin ilgi çeken kısmı Üniversite Kütüphanesi. 
1482 yılında kurulan, Danimarka'nın en eski kütüphanesidir. Kütüphanenin eski ana binası Kopenhag'ın merkezindeki Fiolstræde'de bulunmaktadır (Wikipedia).




40- North Atlantic House: Nyhavn'dan köprüyle karşı yakaya geçince karşınıza çıkıyor, biraz modern sanat sergileri var gibiydi, girmedik ama girişi 40 Dkk.


Son güne bıraktığımız, ancak ne yazık ki zamanı yetişmeyen, şehrin hafif dışında ama metroyla ulaşılabilecek Frederiksberg Sarayı ve Bahçeleri aklımızda kalan yerler oldu. Fredriksberg Sarayı'nın güzel bir saray olduğu resimlerden belliydi, yaz sarayı imiş sanırız, hiçbir fikrimiz yok. Bahçesi güzel görünüyordu. Okuduğumuz kadarıyla halka açık bir saray değil ama içeriye saat dörtten sonra rehberli turlar ile girilebiliyormuş. 
Burada şehrin Hayvanat Bahçesi (195 Dkk) bulunuyor. Ayrıca buradan farklı bir konumda olan Akvaryum'a (170 Dkk) her zamanki gibi gitmeye zamanımız olmadı. Denizle bütünleşmiş güzel bir binası varmış. 
Gene şehre uzak Arken Sanat Müzesi (100 Dkk) ve bilim müzesi olan Experimentarium (199 Dk) gidemediğimiz diğer müzeler oldu, biraz şehrin dışındalar. Daha bunlar gibi bir sürü müze, tarihi anıt, park, kilise falan bulunuyor. Bizim önceliklerimiz biraz da triposo sayesinde böyle oldu. 

Eğer bir günümüz daha olsaydı kuzeye doğru günübirlik turlar yapardık. Aklımızda kalan ve tekrar gelirsek uğrayacağımız yer Kopenhag'a 35 km uzaktaki Lousiana Modern Sanat Müzesi. Okuduğumuz kadarıyla Dünya'nın en önemli sanat müzelerinden biri olarak kabul ediliyor ve çok değerli bir sanat koleksiyonu bulunuyormuş. Girişi 130 Dkk.
Lousiana Müzesi'ne 20 km uzakta olan diğer önemli atraksiyon noktası ise Fredriskborg Slot Castle. Ülkenin önemli kalelerinden bir tanesi olan Fredriskborg Kalesi'nin içinde Ulusal Tarih Müzesi bulunuyor ve girişi 75 Dkk.
Kuzeydeki bu atraksiyonlar ile Kopenhag arasında dünyanın en eski (1583) eğlence parkı olan Bakken bulunuyor. Burası da şehre 10 km uzaklıkta. Bu üç atraksiyon bir paket olarak bir güne sığacaktır. Bakken'de bütün atraksiyonlara girebileceğiniz bileklik 199 Dkk.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder