17 Haziran 2019 Pazartesi

Romantik Yol 2 (Rothenburg -Bamberg - Würzburg - Nürnberg)

ROTHENBURG OB DER TAUBER

Dinkelsbühl'de gezip daha önce bahsettiğimiz 814 No'lu otobüsle akşama doğru Rothenburg'a geçtik. Rothenburg da bu rotanın ana noktalarından biri. Burayı pas geçmemenizi öneririz.

Rothenburg ob der Tauber Ansbach (Franconia) ilçesinde bir şehirdir. Almanya'nın Bavyera eyaletinde, Franconia bölgesinde, iyi korunmuş ortaçağ eski şehri olmakla birlikte, dünyanın her yerinden gelen turistler için bilinen bir yerdir. Rothenburg, Ortaçağ'dan 1803'e kadar Özgür İmparatorluk Şehri idi (Vikipedi).

Kasabaya girdiğimiz andan itibaren evlerin ve sokakların güzelliği bizi hemen etkisi altına alıyor. Kesinlikle çok güzel bir kasaba aynı diğer kasabalar gibi..



Gene güzel bir kapıdan kasabanın içine giriyoruz ve sokakları arşınlamaya başlıyoruz. Şehirde Rödertor, Galgentor, Spitaltor, Burgtor, Klingentor ve Kobolzeltor adlı altı adet giriş kapısı ve birkaç tane de iç kapı bulunuyor.


Biraz gezindikten sonra Rothenburg yazdığınızda karşınıza en çok çıkan fotoğrafın çekildiği evi buluyoruz. Buraya Plönlein deniyor. Okuduğumuz yerlerde çok kalabalık olduğu ve fotoğraf çekmenin biraz zaman aldığı yazıyordu ancak bizim orada olduğumuz süre içinde gayet sakindi, çekmeyenin dövüldüğü bu fotoğraf karesini çekip yolumuza devam ediyoruz:))


Kasabada güzel manzara izleyebileceğiniz Burggarten adlı sakin, güzel bir park var. Çok huzurlu bir yer. Zamanımız olsaydı daha fazla vakit geçirirdik.


Kasabanın ana meydanı Pazar Meydanı. Küçük ama çok canlı bir meydan. Dönemsel kıyafetlerle gösteriler düzenliyorlar. Belediye Binası (Rathaus) da burada. Ayrıca kuleye de çıkıp kasabayı yukarıdan izleyebilirsiniz. Ancak en zor çıkışlarımızdan biri olduğunu söylemeliyim, inanılmaz dar bir yerden çıkıyorsunuz. Biraz sinirimiz bozuldu. Ama manzara çok güzeldi tabii. Akşamları Ortaçağ kıyafetiyle bir rehber gece turu yaptırıp önemli yerleri turistlere gösteriyor ve bir şeyler anlatıyor. İçlerine girmedik ama biraz takip ettik tabii:) Ancak yavaş yavaş gezdiklerini söylemeliyim. Zaman sorununuz varsa sıkıntı olabilir (biz devamlı koşturduğumuz için:) Çıkış 2,5 €.




Rothenburg'da da surlarda yürüyüş yapabilirsiniz.



Ana kilisesi St. James Kilisesi. Güzel bir kilise, görmenizi öneririz.

Kilise 1311-1484 arasında inşa edildi (Wikipedia).




Merkezdeki diğer kiliseler ise Franziskankirsche ve Heilig-Geist Kilisesi.



Mağazalar çok keyifli. Girdiğiniz zaman çıkmakta zorlanıyorsunuz. O kadar güzel ki eşyalar.
Girmedik ama birçok yerde yazan Yılbaşı Müzesi de ana meydana çok yakın bir konumda. Girişi 4€.


Sokaklarda gezerken dönem kıyafetleri giymiş kişilerin yolu kapattığını ve bir şov yapacaklarını gördük. Sonra top atışı yapacaklarını anlayınca izleyelim dedik. Çok değişik bir şey değildi ama top sesi inanılmazdı, bu kadar yüksek olacağını düşünemedik açıkçası. Neyse ki kızımız olumsuz bir tepki vermedi:)


Eğer zamanınız bolsa merkeze yakında bulunan Tauber Köprüsü de görülecek yerlerden bir tanesi.

Üst üste iki sıralı kemerleri ile Tauber Vadisinde bulunan bu köprü yaklaşık 1330 yılında yapılmıştır (Wikipedia).


Diğer göz önünde olan müzeler ise Rothenburg Müzesi (Girişi 6€) ve Kriminal Müzesi (Girişi 7.5€). Biz müzeler yerine sokaklarında gezinmeyi tercih ettik.

Rothenburg'dan ayrılırken aklınızda olması gereken diğer bir nokta ise; buradan sadece Steinach'a saatte bir tren olması. Aktarmalara oradan devam edebiliyorsunuz.


WÜRZBURG

Rothenburg'u sabah biraz daha gezdikten sonra Würzburg'a doğru yola çıktık. Oradan sonra Bamberg'e, oradan da Nürnberg'e geçmeyi planlamıştık. Çok yoğun bir gün bizi bekliyordu. Neyse ki planımızı uygulayabildik ve 1 gün içerisinde 4 kasaba görme rekorumuzu da kırmış olduk:) Tabi ki Bavaria Card ile sadece toplamda 32€'ya.

Burası diğer yerlere göre çok daha büyüktü ve daha 'şehir'di. O tatlı evler yerini kalabalık ve cümbüşe bırakmıştı. Akşam üstü Bamberg'e geçeceğimiz için hızlı bir şekilde şehri dolaştık, ancak dediğimiz gibi nispeten büyük olduğu için 1 gece kalınabilir.

İlk olarak şehir merkezini gezdik. Alışveriş caddeleri diğer gittiğimiz yerlere nazaran bir hayli kalabalıktı.



Karşımıza Stift Haug Kilisesi çıktı. Çok büyük ve ihtişamlı bir kilise ama haritalarda pek çıkmıyor. Yoldayken gördük.


Şehirdeki en önemli yapılardan biri Residence.

1719 yılında inşasına başlanan Rezidans Würzburg 1780'e doğru bitirilmiştir. Barok tarzında Balthasar Neumann tarafından inşa edilmiştir. Residans Würzburg 1981 yılında UNESCO tarafından Dünya Miras Listesi'ne alınmıştır. Dünyada tavana çizilmiş en büyük fresk bu yapının içindedir. Bu fresk dünyaca ünlü fresk sanatçısı Giovanii Battista Tiepolo tarafından çizilmiştir. Yapı 2. Dünya Savaşı'nda %98 zarar görmüştür. Tiepolo Würzburg'da üç yıl kaldı ve inşası 1744'te tamamlanmış olan Rezidans Würzburg'un tavan resimlerini yaptı. Balthasar Neumann tarafından tasarlanmış olan devasa giriş merdiveninin tavanına 677 m2'lik alanıyla dünyanın en büyük tavan freskini çizdi. Bu çalışmada oğulları Giandomenico ve Lorenzo'nun da yardımını aldı. Gezegenler ve Kıtalar Alegorisi olarak adlandırılan resimde Apollo'yu günlük işleriyle uğraşırken betimlemiştir. Onun etrafındaki tanrılar gezegenleri, kornişteki alegorik figürler ise Amerika'yı da içerecek şekilde dört kıtayı temsil etmektedir (Vikipedi).

Girsek mi yoksa sadece dışarıdan bakıp devam mı etsek diye düşünürken hızlıca gezelim çıkalım dedik ama kaçırılmaması gereken bir yermiş onu görmüş olduk. Turla da gezebiliyorsunuz. Biz zaman nedeniyle tur tercih etmedik, kendimiz gezdik. Ancak ne yazık ki her odayı göremedik. Yetkilinin söylediğine göre bazı odalar yalnızca turla görülebiliyormuş. Fakat gördüklerimiz de gerçekten çok güzeldi, koleksiyonu da oldukça başarılıydı. Güney kanadındaki bir bölüm Martin Von Wagner müzesi olarak faaliyet gösteriyor. Tek olumsuz durum fotoğraf çekimine izin vermemeleri. Bu arada güzel de bir bahçesi var. Onu da pas geçmemenizi öneririz. Girişi 9 € (aile kart 15 Euro).


Çıkışta St. Johannis, St Stephan, St. Michael, St Peter and Paul Kiliseleri'ne uğrayıp, oradan üniversiteye, oradan da pazar meydanına doğru devam ettik, sıradan kiliselerdi.



Pazar meydanına doğru geldiğinizde iki önemli yapıyı yan yana görüyorsunuz. İlki, Falkenhouse. Ortaçağ'da rahiplerin konutu olarak kullanılan yapıyı 1735'de zengin tüccar Meissner aldı. 1751'de eşi konutu yeniledi. 1945'de ki hava saldırısında harabeye dönen binayı 1950'de eski resimlerine bakılarak yenilendi. Özellikle Rokoko cephesi şehrin görülmeye değer yerlerinden biridir. Würzburg şehir kütüphanesi ve turistik bilgiler bu binada bulunmaktadır (Wikipedia).

Diğer önemli yapı ise hemen yanındaki Marienkapelle; dikkatinizi çekecektir.
Roma Katolik Kilisesi gothic stilde 14. yüzyılda inşa edilmiş (Wikipedia).



Diğer bir kilise de şehrin ana kilisesi olan Würzburg (St. Kilian) Katedrali. 

Aziz Kilian'a adanmış bir Roma Katolik katedralidir. Würzburg Piskoposunun merkezidir ve yüzlerce yıldır bu piskoposlara mezarlık yeri olarak hizmet vermiştir. Toplam uzunluğu 103 metre olan Almanya'daki dördüncü en büyük Romanesk kilisedir. Salian dönemi Alman mimari stilinin başyapıtıdır. Mart 1945'de İngiliz bombardımanı tarafından ağır hasar gören bina İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra yeniden inşa edilmiştir (Wikipedia).
Detaylı bilgi için; (https://www.wuerzburg.de/en/visitors/must-sees/22690.Dom-St.-Kilian-cathedral.html)



Würzberg Katedrali'nin hemen yanındaki diğer bir kilise de Neumünster Kilisesi.

Almanya'daki bir üniversite kilisesidir. Kilise 1065 yılına dayanıyor. 1060 yılında Adalbero, bir nef ve koridorları olan bir kilise ve Romanesk tarzında iki koro alanı inşa etti. 1180'den 1250'ye kadar kilise yenilenmiş ve doğu kesimi genişletilmiştir (Wikipedia).

Kilisenin hemen yanında Lusam Garten adlı bir manastır bahçesi bulunmaktadır.


Daha sonra Old Main Köprüsü'den geçip kaleye doğru yürümeye devam ettik. Köprü iki yanındaki heykeller ile Prag'daki köprüyü andırıyor. Bu arada köprü üzerinde şarap tadımı yapabiliyorsunuz. Zaten şehri gezerken şehri çevreleyen tepelerde üzüm bağlarını göreceksiniz. Kaleye çantalarla ve çocuk arabasıyla yokuş çıkmak bizi bitirmiş olsa da bunu da yapmadan gitmek istemedik.

Eski Roma köprüsü yerine 1473'den 1543'e kadar dönemde yapılmıştır. 12 Aziz heykeli ise 1730 yılı civarında eklenmiştir (https://www.wuerzburg.de/en/visitors/must-sees/22694.Alte-Mainbruecke-old-bridge.html).



Kaleden şehir manzarası güzeldi. Kalenin kendisinde çok özel bir farklılık olmamakla birlikte en çok bahçenin ortasındaki kocaman kuleyi beğendik. Kalenin içinde Marienkirche adlı bir kilise bulunuyor.





Bizim vaktimiz olmadığı için meşhur Kappele'ye gidemedik. Kaleden bakmakla yetindik.

Kappele çoğunlukla Wallfahrtskirche Maria Heimsuchung olarak adlandırılır. Würzburg üzerinde bir tepede yer alır. 18. yüzyılın ortalarında Rokoko stilinde Balthasar Neumann'ın planları ile inşa edildi. İkinci Dünya Savaşı'nda daha az zarar görmüş bir kilisedir (Wikipedia).


Burada önerilen diğer bir şey ise gurme şarap turları. Maalesef o kadar zamanımız yoktu, sadece köprüde bir kadeh içtik ve tren garına doğru yolumuza devam ettik. Gara doğru giderken Alman fizikçi Wilhelm Conrad Röntgen'in çalışmalarına ve kendisine fizikte Nobel Ödülü verildiği X-ışınlarını keşfetmesine adanmış olan (Wikipedia) Röntgen Memorial Site'a dışarıdan bakıp yolumuza devam ettik, girişi bedavaydı.

BAMBERG

Würzburg'dan sonra sırada Bamberg vardı. Bir saatlik bir tren yolculuğu ile buraya geçtik.
Bamberg Freistaat Bavyera'da Yukarı Franken'de yer alan küçük bir Alman şehridir. Aynı zamanda Bamberg, 200.000 nüfuslu bir metropol bölgesinin ve Yukarı Franken'in en önemli merkezidir. Bamberg, ABD Ordusu'nun bakmakla yükümlü olduğu 4.100'den fazla olmak üzere yaklaşık 7.000 yabancı uyruklu insana ev sahipliği yapmaktadır. 1973 yılında kuruluşunun 1000. yılını kutlamıştır. 1993'te UNESCO tarafından koruma altına alınmıştır. Bamberg şehri dumanlı birasıyla ünlü olup kişi başına yılda 300 litre bira tüketimiyle dünyanın en fazla bira içilen şehirlerinden biridir. Bamberg II. Dünya Savaşı'nın bitiminden sonra ABD işgal bölgesine ait oldu. Almanya'da II. Dünya Savaşı sırasında bombalanmayan ve en az hasar gören birkaç şehirden biridir (Vikipedi).

Bamberg iyi ki uğramışız dediğimiz bir yer oldu. Çok beğendik.
Kasabanın ana meydanı Maximilliansplatz Meydanı. Büyük bir meydan. Masalar kurulmuştu, herkes bir şeyler yiyip içiyordu, ortam çok keyifliydi.


Yürümemize devam ederken St. Martin Kilisesi karşımıza çıktı.


Sonra tepeye doğru çıktık ve Bamberg Katedrali'ne gittik. Çok büyük bir katedral. İçerideki atlı adam heykeli meşhurmuş.

Bamberg Katedrali 13. yüzyılda tamamlandı. Katedral Roma Katolik Kilisesi yönetimi altında ve Bamberg Başpiskoposunun konağı. 1993'den beri katedral 'Bamberg Şehri' UNESCO dünya miras koruma alanı parçası (Wikipedia).



Aynı bölgede (Eski MahkemeHistorisches Museum bulunuyor. Girmedik ama girişi 7 €.

Eski Mahkemenin daha önceden Castrum Babenberg Hanedanının ve İmparator II. Heinrich'in eski sarayıydı. 1007 yılında piskoposluğun kuruluşundan sonra, piskoposun ikametgahı olarak da kullanılmıştır. 1185'teki Katedral yangını sonrasında buraya tek katlı başka bir yapı yapılmıştır,  lakin bunun yerine de 16. yüzyılda muhteşem bir tek katlı Alman Rönesans sarayı inşa edildi. Heykeltıraş Pankras Wagner'in "Güzel Geçit" adlı eseri göze çarpar. Eski Mahkeme, Tarih Müzesi ve sivil düğün törenlerinde kullanılan St. Katherine Şapeli'ni de içinde barındırmaktadır (https://en.bamberg.info/poi/old_court-4659/).


Öbür yanında Neue Residence bulunuyor. Ona da giremedik tabi, aslında geç gittiğimiz için biraz üzüldük, daha fazla zaman ayrılabilecek bir kasabaymış. Girişi 6€.

Yeni Rezidans, 1802 yılına kadar Bamberg Prens Piskoposlarının konutu olarak hizmet verdi. 17. ve 18. yüzyıllardan kalma sıva tavanlar, mobilyalar ve halılarla 40'tan fazla muhteşem oda donatılmıştır. "Altdeutsche Galerie" ve "Barockgalerie", Bavyera Devlet Resim Koleksiyonları'ndan önemli eserler barındırıyor. Rezidansın iç avlusundaki gül bahçesi, Bamberg'in güzel bir manzarasını sunmaktadır. (https://en.bamberg.info/poi/new_residence_bamberg-4663/)


Katedral Meydanı'ndan yukarıya doğru devam edince Michaelsberg Manastırı'na ulaşıyorsunuz. Şehre tepeden bakan önemli simgelerden bir tanesi. Hemen yanında diğer önemli atraksiyonlardan bir tanesi olan Franconian Bira Müzesi de bulunuyor.

İmparator II. Heinrich'in girişimi üzerine, eski St. Michael Benedictine manastırı 1015 yılında kuruldu. Etkileyici basamaklarla Barok kilise cephesi, St. Otto'nun mezarı ve neo-gotik retiküle tonoz görülmeye değer. Kilisenin en önemli özelliği 578 çiçek ve bitkinin yer aldığı bir fresk olan "göksel bahçe"dir. Kilisenin arkasındaki teras, şehrin panoramik manzarasına sahiptir. Bir çeşme ve iki alandan oluşan barok teraslı bahçelerde gezinmeye değer.  (https://en.bamberg.info/poi/st_michaels_monastery-4637/)


Belediye binasına doğru inerken Obere Pfarre adlı bir kiliseye uğradık.


Ve işte sırada meşhur Belediye Binası. Hakikaten çok hoş gözüken bir yer. Çok beğendik.

Efsaneye göre Bamberg piskoposu belediye binasının inşası için halka herhangi bir alan bağışlamamıştır. Bu durum şehir halkını, çok istedikleri belediye binasını oluşturmak adına Regnitz nehrine kazık çakarak yapay ada oluşturmak için harekete geçirdi (https://en.bamberg.info/poi/old_town_hall-4656/).  



Kasabadan ayrılmadan önce bloglarda okuduğumuz Küçük Venedik denilen bölgeyi de gördük. Evet güzel tabii ama çok da etkileyici diyemeyiz.


Şehre yakın olan Altenburg Kalesi tercih etmediğimiz diğer bir seçenek oldu. Akşam Nürnberg'e doğru trenle yolumuza devam ettik.

NÜRNBERG

Koşturmacalı bir günün sonunda nihayet Nürnberg'e vardık. Burası biraz Hitler'le bütünleşmiş ama güzel bir şehir olduğu inkar edilemez.

İlk durağımız meşhur St. Lorenz Kilisesi oldu. Çok güzel bir kapısı var. Dikkatle bakmanızı öneririz. İçi de dışı kadar güzeldi.

St. Lorenz ortaçağ kilisesi. Saint Lawrence'a adanmış. 2. Dünya Savaşı esnasında çok zarar görmüş ve sonrasında restore edilmiş. Burası Bavyera'da Protestan Lüteryen Kiliselerinden en çok öne çıkanlarından biri (Wikipedia).



Hemen önündeki meydanda Tuggendbrunnen adlı çok güzel bir çeşme ve Ortaçağ'dan kalma Nürnberg'de hala var olan son konut kulesi Nassauer Evi bulunmakta (Wikipedia).


İnsan Hakları Yolu da bu şehirde görülmesi gereken yerlerden biri.
24 Ekim 1993'de açıldı (Wikipedia).


İnsan hakları yolunun hemen orada bulunan Cermen Ulusal Müzesi ziyaret ettiğimiz müzelerden biri oldu ve oldukça güzel, başarılı koleksiyonu olan bir müze. Vaktiniz olursa uğramanızı öneririz. Girişi 8€.




Ulusal müzeye yakın olan Neues Müzesi'ne girmedik ama güzel bir müzeye benziyordu. Girişi 7€.


Neues Müzesi'ne yakın olan kuleli giriş kapısı Frauentortum ve etrafındaki ufak surların içinde bulunan el işleri pazar yeri dikkatinizi çekecektir, bir tur atıp çıktık.


Surların hemen dışında Nürnberg Tiyatrosu bulunuyor. 


Bu bölgeyi gezdikten sonra şehrin ortasından geçen Pegnitz Nehri'ne doğru yolumuzu çevirdik. Kutsal Ruh Hastanesi'ni de fotoğraflayıp nehirdeki şirin köprülerden birinden yolumuza devam ettik. Nehrin iki yakasını bağlayan bu köprüler oldukça revaçta ve meşhurlar. Başlıcaları; Fleisch, Chain, Henkersteg, Max, Museum ve Karls Köprüleri. Bu arada nehrin ortasında ufak adacıklar bulunuyor.



Şehrin ana meydanı Hauptmarket. Tatlı, şirin bir meydan.


Şehrin diğer önemli kilisesi ana meydandaki Frauenkirche.

Tuğla Gotik mimarisinin bir örneği, 1352 ve 1362 yılları arasında Kutsal Roma İmparatoru IV . Charles'ın inisiyatifi üzerine inşa edilmiştir. Kilise, bazıları ciddi ölçüde restore edilmiş birçok heykel içerir (Wikipedia).


Meydanda çok güzel bir çeşme dikkatinizi çekecek. İsmi Schöner Brunnen. Bayağı görkemli bu çeşmeyi de fotoğraflayıp yolumuza devam ettik.

Çeşme 1385 - 1396 arasında Heinrich Beheim tarafından yaptırılmış (Wikipedia).


Daha sonra kaleye doğru yokuş yukarı yürüdük. İlk gözümüze çarpan St. Sebald Kilisesi oldu. Dış cephesi oldukça başarılı ve etrafında çok güzel heykeller var, içi de güzeldi.

Almanya'da bir ortaçağ kilisesidir. Frauenkirche ve St. Lorenz ile birlikte, şehrin en önemli ve en eskilerinden biridir. Eski belediye binasının önündeki Albrecht-Dürer-Platz'da yer almaktadır. Binanın inşaatı 1225'te başlamış, 1255'te bölge kilisesi statüsüne ulaşmış ve 1273-75'de tamamlanmıştır (Wikipedia).

Kilisenin karşısında ihtişamlı yapısıyla Rathaus dikkat çekiyor. Araştırmalarımız sonucunda öğrendik ki Rathaus'un bodrumunda zindanlar bulunuyor (Medieval Dungeons). Girişi 4€.





Burada Albert Dürer'in bir heykelinin olduğu meydandan geçerek kale kapısının olduğu meydana girdik.



Kalenin girişindeki meydanda yer alan Albert Dürer'in Evi de gezdiğimiz diğer müzelerden biriydi. Sanatçının hayatı ve eserlerine dair güzel bilgiler vardı, girişi 6 €.



Yukarıda bahsettiğimiz gibi bu şehirde de bir kale var, biraz moralimiz bozulmadı değil çünkü yorgunluktan bitmiştik. Ama neyse ki kale çok tepede değildi o yüzden kolay oldu ulaşmak:) Şehir manzarası güzel diyemeyeceğim ne yazık ki. Kalenin bahçesini gezmek bedava ancak odalar için giriş bileti almanız gerekiyor. Derin kuyu bölümüne belirli aralıklarla gruplar halinde aldıklarını hatırlatalım. Hepsine giriş için aldığımız kombine biletin fiyatı 7€.




Şehirde görülmesi gereken en önemli sokaklardan bir tanesi Weißgerbergasse Sokağı. Kıvrımlı güzel evleriyle süslü bir sokak.


Gitmenizi şiddetle önereceğimiz yer Nazi Partisi Dokümantasyon Merkezi. Yürüme mesafesi olmadığı için tramvayla gittik (8 No'lu Doku-Zentrum Tramvayı). Daha önce pek çok kez 2. Dünya Savaşı ile ilgili müzelere gittik. Ancak burada çok detaylı bilgiler edinebiliyor ve muhtemelen hiç görmediğiniz fotoğrafları ve videoları görebiliyorsunuz. Saatlerinizi geçirebileceğiniz bir yer. Müzenin olduğu bölgede aynı gün bir rock festivali de vardı. Her yere çadır kurulduğundan ve festival alanı olduklarından dolayı Hitler'in mitinglerini yaptığı o meşhur alanlar Luitpold Arena ve Zeppelinfeld'i göremedik. Müzenin içindeki kongre binasıyla yetinmiş olduk. Müzeye giriş 6 €.





Gidenler tarafından hayli önerilen ve Almanya'nın oyuncak endüstrisinin merkezlerinden biri olan bu şehrin Oyuncak Müzesi'ne gitmedik, zamanımız yetmedi açıkçası. Hayvanat Bahçesi'ne gidecek durumumuz da yoktu. 
Naziler ile ilgili mahkemelerin görüldüğü şehir merkezine biraz daha uzak olan Nürnberg Mahkemeleri'ne zamanımız olsa giderdik. 
Tucher Mansion and Hirsvogel Hall, Fembo House, Fembo House, Museum for Industrial Culture, Planetarium, Kuntsbunker, Bahn Museum ve Kunsthalle gibi bir çok müzeye giremedik. Bu müzeleri biz tercih etmedik değil, zamanımızın yetmediğini açıkça söyleyebiliriz. Bir günümüz daha olsa bir kaç tanesine giderdik. Bu arada çoğu müzenin girişi standarda bağlanmış gibi 6€. 

Buradan Frankfurt'a doğru yolumuza devam ettik, tren biletinizi alırken mutlaka danışmaya sorup almanızda fayda var. Makinede yazandan çok daha uygun bir tarifeyle yolumuza devam ettik.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder