17 Haziran 2019 Pazartesi

Frankfurt

Frankfurt'a gece varmıştık. Otelimize bavullarımızı attık ve dışarı çıktık. Otelimiz tren garına yakın olduğu için etraf çok canlıydı biraz da tekinsizdi:) Şehir merkezine geldiğimizde cumartesi gecesi olmasının da etkisiyle etrafın çok hareketli olduğunu gördük. Her yerden bağıran ve şarkı söyleyen insanlar çıkıyordu. Biz de hem milleti izledik hem de hızlıca şehri turladık. Yalnızca bir günümüz vardı. Uçağımız akşam geç vakitteydi. Gece dolaşmamız sonucunda ertesi günün bize yeteceğini düşündük. Haklıydık da:)
Nürnberg'den Frankfurt'a trenle geçtik. Bileti son güne bıraktığımız ve nasıl bir fatura çıkacağını bilmediğimiz için biraz meraklıydık, zira artık Bavyera Kart'tan faydalanamıyorsunuz bu hatta. Ancak bu eyaletler arası için de bir indirim paketi hazırlamışlar sağ olsunlar, adı Day Ticket for Germany, kişi başı 44€, 2 kişinin toplamı ise 52 Euro. Mutlaka tüm biletleri almadan önce satış ofisine gidip, oradaki yetkiliyle konuşmak gerekiyor, 'en ucuzu ne olur abla' deyince, bir şeyler çıkartabiliyorlar, varsa tabi..

Ertesi gün gezmeye başladığımızda ilk durağımız Eski Opera Binası oluyor. Çok güzel bir bina. Önündeki meydana da Opernplatz deniyor.


Yürümeye devam ettiğimizde Borsa Binası'nın karşısında yer alan meşhur Ayı ve Boğa Heykeli'ni görüyoruz. Adamlar pazar gününü fırsat bilip boya yapıyorlardı. Biz de bu ana şahit olmuş olduk:)


Borsa Binası da dikkatinizi çekecektir.

Frankfurt Menkul Kıymetler Borsası ya da kısaca FWB, Almanya'nın Frankfurt kentinde bulunan borsa olup dünyanın en büyük borsalarından biridir. Avrupa’nın Londra Borsası’ndan sonra ikinci büyük borsasıdır. Uluslararası piyasalarda “Alman Borsası” olarak tanınır (Vikipedi).


Diğer bir durağımız ise ana meydanlardan biri olan Gotheplatz ve buradan da Goethe'nin evi oldu. Oldukça güzeldi. Görmenizi öneririz.
http://www.hurriyet.com.tr/kelebek/goethe-nin-frankfurt-u-12244385 buradan bilgi sahibi olabilirsiniz. Girişi 7 €.



Buradan da modern şehrin ana meydanı olan Hauptwache'ye ulaştık. Bu meydandaki kilisenin adı Katharinenkirche'dir. Şöyle bir içine girdik, ancak ayin olduğu için hızlıca çıktık. Bu merkezden 'Zeil' adlı yoldan biraz ilerledik ama bir özelliği yok, şehrin alışveriş merkezi yolu burası. Gene buralardaki Liebfrauen Kilisesi'ne ve biraz ilerisindeki en meşhur marketleri olan Kleinmarkethalle'ye girdik.




Meydandan Neue Krame yolundan devam ederek Paulsplatz'a ulaşılıyor.


Paulsplatz'daki St. Paul Kilisesi'ne de girip hızlıca gezdik. Geniş yuvarlak bir alanı var.

İlk kez 1833 yılında Frankfurt am Main kentindeki ana Evanjelik Lüteriyen kilisesi olarak kutsandı. Kırmızı kumtaşından yapılmış eliptik merkez bina Frankfurt'un en büyük ve en modern salonu olarak ilk Alman Meclisinin buluşma yeri oldu. Burada Ulusal Meclis, Almanya için ilk demokratik anayasayı oluşturdu. Parlamento'nun dağılmasından sonra bile, Aziz Paul Kilisesi ulusal anıt kutlamalarının yapıldığı yerdi. 1944 yılında, Aziz Paul Kilisesi tamamen tahrip edildi. Yeniden yapılanma savaşın bitiminden kısa bir süre sonra başladı. 18 Mayıs 1948'de Alman Ulusal Meclisi'nin asırlık kutlaması vesilesiyle kutsandı. O zamandan beri sadece Alman demokrasisinin başlangıcını hatırlamak için turistik bir yer olarak hizmet etti (https://frankfurt.de/english/sightseeing/historical-buildings/st-pauls-church).



Şehirde belki de en keyif aldığımız yer Römerberg Meydanı oldu. Çok kalabalık bir meydan. Görsel olarak çok hoşumuza gitti. Evler inanılmaz güzel gözüküyordu. Burada bayağı vakit geçirdik. Bu meydanda yer alan kilisenin adı Alte Nikolaikirche.



Buradan yolumuzu katedral yoluna doğru çeviriyoruz ve arada kalan tarihi Neue Altstad (Yeni Frankfurt Eski Kenti) bölgesini geziyoruz. Çok güzel sokakları var, zaten buraları gezerken birçok gezi rehberinin evleri anlattığını görebilirsiniz. Bazı binalar da müze olarak hizmet veriyor.

Batıda Römerberg ve doğuda Domplatz arasında, kuzeyde Braubachstrasse ve güneyde Schirn Kunsthalle arasında sınırlandırılmış 7.000 metrekarelik bir bölge. Dom-Römer-Projekt adı altında yeniden tasarlandı ve geliştirildi. Ana bölgeleri; Braubachstrasse - Güney Tarafı, Pazar "taç giyme" Kuzey ve güney tarafları, Vineyard, Hühnermarkt ve Hinter dem Lämmchen (Wikipedia).



Frankfurt Katedrali şehrin ana katedrallerinden biri. Oldukça gösterişli bir katedral olmasının yanı sıra 3 €'ya güzel bir şehir manzarası sunan kulesine de çıkma imkanına sahipsiniz.

Katedral Frankfurt merkezde yer alan Roma Katolik Gotik kilisesi. Kilise Saint Bartholomew'a adanmış. Şehirdeki en geniş dini yapı (Wikipedia).



Kiliseden çıktıktan sonra hemen yakınlarındaki, eski kalıntıların olduğu bir açık alan, Karikatür Müzesi ve modern sanat müzeleri olan; MMK Modern Sanat Müzesi ve Schirn Kunsthalle dikkatimizi çekti.


Buradan devam ederek Historisches Museum'a girdik. Bayıldık diyemeyiz ama zamanınız olursa uğrayabilirsiniz. Girişi 8 €.



Merkezden müzeler bölgesine giderken Eiserner Steg adlı köprüden geçtik ve nehir kenarı park manzaralarını izleyerek biraz keyif yaptık.



Main Nehri kenarında bir sürü müze bulunuyor. Bunlar; Angewandte Kunst, Weltkulturen, Sufer, Architectur, Film, Jewish, Kommunikation, Giersch, Liebieghaus, Archeological, Icon ve Stadel Müzeleri. Hepsine girmemizin ne imkanı vardı, ne ilgimizi çektiler ne de gerekli gördük ve en çok önerilmiş olan Stadel Museum'a ziyaretimizi gerçekleştirdik. Çok güzel ve büyük bir müzeydi, uğramanızı öneririz, başarılı bir koleksiyona sahip, ancak girişi biraz pahalı, kişi başı 16 Euro (aile kart 24 Euro).





Finans merkezindeki meşhur Euro anıtını da görmeden geçmedik tabii. Anıtın yanında 'Euro' para birimi ile ilgili bilgiler yer alıyor. Frankfurt dünyanın önemli finans merkezlerinden bir tanesi, Almanya'nın da merkezi. Para ile ilgili de ayrıca Geldmuseum der Deutschen Bundesbank adlı şehir merkezine biraz uzak bir müze bulunuyor. Merkez bankasına bağlı bu müzede parasal sisteme ait çok güzel anlatımlar ve belgeler bulunuyor. Eğer zamanınız çoksa uğrayabilirsiniz, girişi ücretsiz.


Bu arada Frankfurt tren garı da oldukça güzel, aslında klasik bir tren garı, bir çok yerde görebilirsiniz, ama görmediyseniz içine bir göz atmanızı öneririz.


Garın oradan çıkıp şehir merkezine giderken Münchener ve Kaiser caddelerinin biraz daha canlı ve Türk dükkanları ile dolu olduklarını görüyoruz, hatta gezerken bir kahvehane görüyoruz. Bayrağımızdan anlıyoruz ki işletmecisi bir Türk. Buraya kadar her şey çok normal de kahvehanenin müşteri potansiyeline bakınca bayağı şaşırıyoruz. Çünkü içerisi başka milletten insanlarla dolu. Kahvehane keyfini onlara da bulaştırdığımız çok açık:)), gece herkes ya döner sırasında sıra bekliyor veya tekel bayilerinin önünde içiyor.


Şehirde gökdelen sayısı nispeten fazla. Biz de biraz o bölgelere yürüdük. Pazar günü olması nedeniyle sakindi. Karşımıza daha önce bloglarda okuduğumuz Çekiç Sallayan Adam Heykeli'i çıktı. Hareketli olan bu heykeli beğendik.

Jonathan Borofsky tarafından dünyadaki işçileri sembolize etmek ve anmak için farklı ölçeklerde dizayn edildi ve siyaha boyandı (Wikipedia).


Bunların dışında merkezden biraz daha uzak olan 337.5 metre yüksekliğindeki televizyon kulesi Europaturm, botanik bahçesi Palmengarten, doğa tarih müzesi Senckenberg ve hayvanat bahçesi gene bizim görmediğimiz ama tavsiye edilen atraksiyonlardan. Bu şehirde görülecek çok şey var açıkçası, ama hepsini görmesek de olur dedik, benzerlerini daha önce birçok yerde görmüştük.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder