17 Haziran 2019 Pazartesi

Romantik Yol 1 (Augsburg - Landsberg am Lech - Füssen - Donauwörth - Nördlingen - Dinkelsbühl)

AUGSBURG

Augsburg 'Romantik Yol'un öne çıkan şehirlerinden bir tanesi. Buraya gelmemiz biraz maceralı oldu. Trenimiz yanımızdaki perona gelince ve tabii biz de Almanca anonsu anlamayınca trenimizi kaçırdık. Hiç hatamız olmadığı için tekrar para verip bilet almak istemedik, zira daha önce kişi başı 40 €'ya aldığımız bilet son dakika 120 € idi. Hemen danışmaya koşarak durumu anlatmaya çalıştık ama açıkçası hiç ilgilenmediler daha doğrusu inanmadılar, elimize bir kağıt vererek nasıl gideceğimizi yazdılar ve trende gezen bilet görevlisinin inisiyatifinde olduğumuzu ve sonuç olarak bize ikinci bir bilet yazmayacaklarını söylediler, tam bir Alman sertliğiyle tabi. Son olarak net bir İngilizce ile Allah'tan bulmalarını söyleyerek gelen trene atladık:) Çok şükür ki aktarmalı gittiğimiz yol boyunca görevliler son derece anlayışlı davrandılar ve hiç sorun yaşamadık. Zaten bu gezimizde en çok muhatap olduğumuz ve en çok sevdiğimiz kişiler bilet kontrol görevlileri oldu:) Bir tanesi de Türk'tü ve ahbap olduk, ona da olayı anlatınca bu sektörün en iyi insanlarının biletçiler olduğunu ve bir çok konuyu onlarla çözebileceğimizi söyledi. Bu arada çok mesaisi olan bir meslekte olduklarını muhabbet esnasında anladık, tam bir emekçiler.

Augsburg'a varışımız biraz geç oldu tabii ama hemen bavulları atıp sokağa çıktık. Şehrin genel halini görmüş olduk. Sabah da çok erken kalkıp gezmeye başladık. Sabahın köründe hiç bir yer açılmadığı için yalnızca yerleri kafamızda belirledik ve ancak belli bir saatten sonra hepsine girebildik.

Gece ilk dikkatimizi çeken şehrin ana meydanı Town Hall Meydanı oldu. Geniş ve güzel bir meydan.


Ertesi gün ilk durağımız gene şehir meydanı ve merkez sokakları oldu.



İlk girebildiğimiz yer ise St. Maria Katedral'i oldu. Bu katedral Augsburg Katedral'i olarak da anılıyor. Şehrin en önemli kiliselerinden birisi, görmenizi öneririz, güzel ve büyük bir katedral.

Romanesk stilde 11. yüzyılda kurulmuş ve 14. yüzyıl gotik eklentileri olmuş bir Roma katolik kilisesi. Basilica of St. Ulrich and Afra ile birlikte şehrin ana atraksiyonlarından biridir. 113x40 m ölçülerinde ve kuleleri 62 m yüksekliğindedir (Wikipedia).



Katedralden sonra yolumuz meşhur toplu konut Fuggerei'ye düştü. En çok merak ettiğimiz yer burasıydı. Çok sakin ve güzel bir yer. Bir de küçük bir müze var, savaş döneminde sığınak olarak kullanılmış. Bu arada hala evlerde insanlar yaşıyor. Hatta müze olarak gezebileceğiniz evler de var. Onlar normal hayatlarına devam ederken turistler de sokaklarda gezip, bol bol fotoğraf çekiyordu.

Fuggerei halen kullanımda olan dünyanın en eski sosyal konut kompleksi (Wikipedia). Girişi 6,5 €.



Diğer durağımız Brechthaus oldu. Brecht'in evi Augsburg'daki önemli noktalardan biri. Görmeden geçmek istemedik. Ona dair eserlerin ve önemli objelerin olduğu bir edebiyat müzesi. Giriş 2,5 €.



Belediye Binası (Rathaus) da görmenizi önerebileceğimiz bir yer. Özellikle Golden Room çok meşhur. Çok göz alıcı bir salon. Odaya giriş 2,5 €. Hemen yanında şehrin simgelerinden biri olan Perlachturm kulesi ile beraber St Peter am Perlach Kilisesi bulunuyor, sade bir kilise.



Şehirdeki önemli müzelerden biri Maximilian Müzesi. Kapalı olduğu için gezemedik. Giriş 7 €.


Hemen önündeki küçük meydanda gelmiş geçmiş en zengin ailelerden biri olan Augsburg'lu bankacı Fugger'lerden en güçlüsü Hans Jakob Fugger'in heykeli bulunuyor. Bu aile aslında Almanların Medici'si ve bu şehirde yaşamışlar. Bu aile yeni bir çağın açılmasında çok önemli rol oynamış. Detaylı bilgiyi (https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-40645816) bu linkte bulabilirsiniz. Fugger'ın gerçekleştirdiği 5 şey; ilk uluslararası ekonomik faaliyetin gerçekleştirilmesi, ilk haber servisinin kurulması, günümüzdeki anlamıyla ilk tasarruf hesabının açılması, kaşiflerin fonlanması ve protestan reformunun kışkırtılması.



Diğer durağımız St. Anne's Kilisesi oldu. Değişik ve güzel bir kiliseydi. İçerisinde Marthin Luther King'in hayatından kesitler veren bir bölüm vardı.

1321 yılında inşa edilmiş bir manastırın parçası olan bir orta çağ kilise binasıdır. Ayrıntılı iç dekorasyonu ile dikkat çekicidir. 1518'de Martin Luther King burada kalmıştır ve 1545'de kilise Lutheranizme dönüştürülmüş (Wikipedia).



Diğer hızlıca gezip çıktığımız kilise St. Moritz Kilisesi oldu. Oldukça sadeydi.


Römisches Müzesi uğradığımız diğer bir yerdi. Büyük ve ilgi çekici bir müze olmadığını söyleyebiliriz. Hızlıca gezip çıktık. Giriş 7€.



Görmenizi önereceğimiz diğer yer Schaezlerpalais. Büyük ve güzel bir müze, koleksiyonu da beklediğimizden iyiydi, biz keyif aldık. Ayrıca etkileyici bir salona da sahip. Girişi 7 €.




Şehirdeki diğer önemli kilise St. Ulrich's and St. Afra's Abbey. Burası da görülmesi gereken en önemli yerlerin başında geliyor.

Ulrich ve Afra, Augsburg şehrinin koruyucu azizleridir. Ulrich ve Afra'ya adanmış Geç Gotik bazilika, 1476-1500 yılları arasında bir Roma tapınağı üzerine inşa edilmiştirAugsburg Barış'ı Katolikliği ve Protestanlığı geçerli mezhepler olarak tanıyarak, 1555 yılında burada imzalanmıştır (http://www.sacred-destinations.com/germany/augsburg-st-ulrich-st-afra-church).




Diğer durağımız Kukla Müzesi oldu. Kızımız için de eğlenceli olacağını düşündük. Özel ilginiz yoksa pas geçebilirsiniz. Daha çok kukla tarihi üzerine bir müzeydi, keşke Ljubjana'daki gibi kuklaları kendinizin oynattığı atraksiyonları da olsaydı, daha zevkli bir müze olurdu. Girişi 5 €. Hemen yanında Hendwerker Müzesi bulunuyor ama biz gene oradaki parkta biraz gezip yolumuza devam ettik.


Buradan sonra Augsburg Tiyatrosu'nun oradan devam ederek tren istasyonuna vardık.


Bunun dışında uğramadığımız yerler var. Bunların başında Amadeus Mozart'ın babası Leopold Mozart'ın doğduğu ev (Leopold Mozart Haus) uğranabilecek diğer bir müze, ilgimizi çekmedi ama girmek isterseniz 6€. Şehir merkezinin biraz dışarısında bulunan Hayvanat Bahçesi, Botanik Bahçesi, Tren Müzesi, arabalar ile ilgili meşhur markalar olan Man ve Mazda Müzeleri, Tekstil Müzesi, Mimari Müze ve ufak gölleri olan birkaç park eğer zamanınız çoksa uğrayabileceğiniz diğer noktalar. Her zamanki gibi bizim maalesef o kadar vaktimiz olmuyor, çok da ilgimiz çekmedi açıkçası, bu kadar yeter dedik.

LANDSBERG AM LECH

Özellikle bu kasabadan sonra özel araba ile gezmeyenler için otobüs ve tren saatlerinin takip edilmesi gereken bir süreç başlıyor. Dövizin artması ile beraber araba kiralamak çok yüksek bütçelere ulaştığı için biz toplu ulaşımı tercih ettik. Daha önceden araştırarak seçtiğimiz kasabalar arasında aktarma yaparak ilerledik. Ulaşım için takip edilecek en iyi site şüphesiz https://www.bahn.com/. Otobüsler de dahil olmak üzere tüm ulaşım imkanlarını saatleri ile gösteriyor. Eğer bu sitede belirtilmiyorsa başka bir ulaşım türü bulmak çok zor. Üstelik bu romantik yol rotası Bavaria Eyaleti'nde geçtiği için her tren durağında olan makinelerden günlük Bavaria Card alıyorsunuz ve sınırsız yolculuk yapabiliyorsunuz. Bavaria Card'ın en büyük kazancı kişi sayınız arttıkça kişi başı fiyat oldukça düşüyor. 1 kişi 25€, 2 kişi 32€, 3 kişi 39€, 4 kişi 46€ ve 5 kişi 53€. Kızımıza bedava olduğu için biz günlük 32€'luk bedel ile her gün bu kartı aldık. İlk seferimizi Buchloe ve Kaufering aktarmaları ile gerçekleştirdik. Aktarmalar ve ulaşım ile ilgili hiç kafanızda büyütecek bir şey yok, her şey çok kolay ilerliyor. Bütün tren ve otobüsler belirlenen dakikada kalkıyor.

Landsberg am Lech Almanya'nın Bavyera eyaletinde bir şehirdir. Adındaki 'Am Lech' eki içinden geçen Lech ırmağından gelir. Şehrin iç kısmı iyi korunmuş ve görülmeye değerdir, ayrıca Almanya'da en güneşli şehirlerden biridir. Münih'in 55 kilometre batısında ve Augsburg'un 38 kilometre güneyindedir. Landsberg Hapishanesi'nden dolayı meşhurdur (Vikipedi).

Burasının çok küçük bir kasaba olduğunu öğrendikten sonra yol üstü lezzet durağı yapmaya karar vermiştik. İyi ki de öyle olmuş. Kaçırmadığımız için çok sevindik açıkçası. Çok güzel bir şelale ve yemyeşil doğasıyla insanı kendisine hayran bırakan bir şehir burası.


Kasabanın meydanı sıkıştırılmış gibi duran Schmalzturm adlı kulesiyle harika görünüyordu. Ayrıca bu meydandaki tarihi Belediye Binası'nı gezebiliyorsunuz.



Evler harika, resmen görsel bir şölen sunuyorlar insana, bakmaya doyamadık.



Maria Himmelfahrt Kilisesi'ni hızlıca gezip çıktık.



Nehir kenarından manzarayı izleyerek tren istasyonun oraya doğru geri döndük. İstasyona yakın olan Mutterturm Kulesi bu ufak kasabada görülecek son yer. Yanındaki Herkomer Müzesi ile beraber girişi 5€. Füssen'e doğru yolumuza devam ettik.

FÜSSEN

Almanya'nın en güneyinde yer alan bu güzel şehir 'Romantik Yol'un en önemli şehirlerinden birisi. Özellikle Neuschwanstein ve Hohenschwangau şatoları ile ünlü bu şehri görmeden geçmemenizi öneririz.

Landsberg am Lech şehrinin güzelliklerini arkamızda bırakıp trenle kısa bir yolculuk sonrasında Füssen'e vardık. Gene Kaufering üzerinden aktarma ile ulaşımı sağladık. Planımız akşam şehir turu, ertesi gün şatolar ve öğleden sonra şatolar bitince tekrar şehri kısaca gezmek ve yola çıkmaktı. Planladığımız gibi de oldu.

Burası şatolar dışında da oldukça sevimli ve çok güzel bir şehir. Romantik Yol'un meşhur şeker gibi evleri yoğun bir şekilde artarak devam ediyordu:) Bavulları otelimize bırakıp hemen dışarı çıktık. Otel görevlisi şatolar hakkında çok güzel bilgiler verdi, bunun yanında bir de uyarıda bulundu 'buralar akşam çok ıssızlaşır yemek bulamazsınız hemen yemek yiyin' dedi. İşte bu uyarı bizim hayatımızı kurtardı. Bu cümleyi duyunca hemen yemeğe gittik. İyi ki de yemişiz çünkü saat 20.00 gibi her yer kapandı. Normalde Avrupa'da belirli bir saatten sonra açık yer bulmak zor oluyor ama en azından bir bar ne bileyim bir cafe açık oluyordu. Ancak ilk defa böyle bir şey gördük. Hiçbir yer açık değildi. Sokakta da tek tük insan vardı. İnsanların oturduğu bir iki yer gördük çok sevindik çünkü su almamız lazımdı. Ancak onlar da kapandıklarını söylediler. Sadece masadakilerin kalkmalarını bekliyorlarmış. Yani diyeceğimiz o ki siz siz olun sakın yeme içme işini geç saate bırakmayın yoksa ciddi bir mağduriyet oluşabilir.

Akşam yemek yedikten sonra sokaklarından turladık. Sokaklar şahaneydi. Bir de kaleye çıkıp bahçesinde biraz zaman geçirdik. Kimse yoktu tabii.


Şatoya giriş için rezervasyon yaptırmıştık ve saatimiz de çok erkendi. Ertesi gün erkenden otobüslerin kalktığı yere gittik. Şatolara gidiş süresi çok kısa sürdü, 15 dakika falandı. Kişi başı 5 Euro ödedik. Otobüsten inince kısa bir yürüyüş ile biletleri alacağımız yere geldik. Bayağı kalabalıktı ama önceden rezervasyon yaptırdığımız için hemen biletleri alıp yolumuza devam ettik. Merkezde Museum der Bayerischen Konige vardı. Girmedik. Şatolar için siteden önceden bilet almanızı öneririz, yoksa bekleme süreniz rotanızda gecikmelere sebebiyet verecek aksaklıklara yol açabilir. Bize de 9.55 Hohenschwangau, 12.55 Neuschwanstein biletini sitenin kendisi verdi. Aylar öncesinden sabah saatleri doluydu. İki kalenin giriş fiyatı kişi başı 25 €. Bilgi ve rezervasyon https://www.hohenschwangau.de/1392.0.html sitesinden yapılabilir.


O bölgede birkaç göl var. Bir tanesi de hemen şato bölgesinin orada, adı Alpsee. Cennet gibi bir yer. Zamanımız olsaydı bayağı takılırdık. Çok çok zamanınız varsa etrafta başta en popüleri Alatsee ve en büyükleri Forggensee olmak üzere bir sürü göl bulunuyor. Ayrıca şehir merkezine yakın bir de ufak şelale var, adı Lechfall.


Hiç vakit kaybetmeden daha az gösterişli ilk şatomuz olan Hohenschwangau şatosuna gittik. Merkeze çok yakın olduğu için rahat rahat yürüyebilirsiniz. Ancak isteyenler için at arabaları mevcut ama özellikle Hohenschwangau şatosu için hiç gerekli değil. Şatonun bahçesindeki heykeller çok güzeldi, ayrıca manzara da insanı çok etkiliyor.

Şato 19. yüzyıl sarayı. Bavyera Kral II. Ludwig'in çocukluk konutu ve babası Bavyera Kralı II. Maximilian tarafından yaptırılmış (Wikipedia).



Bu şato diğeri gibi çok gösterişli değil ancak içini çok beğendik. Hatta en beğendiğimiz şatolardan biri oldu. O yüzden bu şatoyu pas geçmeyin. En az öbürü kadar ilgiyi hak ediyor:) Tur 30 dakika sürüyor. Ne yazık ki fotoğraf çekimine izin vermiyorlar.

Bu arada şatoya çocuk arabası almıyorlar. Sizin de kızınız uyursa ve 30 dakikalık tura katılırsanız kollarınıza kuvvet demeliyiz:))


Sıra Neuschwanstein şatosuna gelmişti. Aslında Marianbrücke'e yani şu meşhur fotoğrafların çekildiği köprüye gidebilirdik ama saatimizi kaçırırız endişesiyle şato turu sonrasına bıraktık zira saatinizi kaçırırsanız biletiniz yanıyor. Şatoya çıkış yolu biraz zahmetli özellikle çocuk arabasıyla:) Eğer isterseniz at arabasıyla çıkabilirsiniz. Zamanımız olduğu için bahçede bayağı bir vakit geçirdik, inanılmaz kalabalıktı, 5 dakikada bir grupları alıyorlardı, yoğun olduğu için rehber olmayacak herhalde diye düşündük ama saatimiz gelince rehberimizle birlikte gezmeye başladık. Çok güzel bir şatoydu. Diğerine oranla iç dekorasyonu çok ağırdı. Dışı ve içi arasında tarz olarak bizce bayağı bir fark var:) Fotoğraf çekimi yasak. Şatodan çıkışta güzel bir balkon var, harika manzarayı kaçırmayın deriz.

19. Yüzyıl Romanesk Uyanış Sarayı. Saray inzivaya çekilmek için ve Richard Wagner'i onurlandırmak adına Bavyera II. Ludwig tarafından yaptırılmış. Ludwig saray için, Bavyera kamu fonlarını kullanmak yerine kapsamlı borçlanma yoluyla ödeme yapmış. Kale, kral 1886'da ölene kadar ev olması düşünülmüş ama ölümünden kısa süre sonra halka açılmıştır (Wikipedia).




Şatolarla işimiz bitince hemen Marianbrücke'e gittik. Çok kalabalıktı. Zar zor fotoğraf çektik ve hemen dönüş yoluna geçtik.


Şehir akşamdan tamamen farklı cıvıl cıvıldı. Harika evleri ile küçük bir meydan bizi karşıladı. Sokaklar çok şirin, ayrıca buralarda gezerken birkaç pastahanede Füssen topları adında 'idare eder' tatlıları da deneyebilirsiniz:)



Sonra Rathaus'u gördük. Yani belediye binası. Diğer 'rathaus'lara göre çok daha sade bir bina.


Diğer gördüğümüz yer St. Mang Kilisesi oldu.



Sırada Museum der Stadt Füssen vardı. Hızlıca gezdik. En çok da kütüphaneyi beğendik. Burayı görmek için girmenizi öneririz. Girişi 'aile kart' a 8 € (kişi başı 6 Euro).



Sonrasında Füssen Kalesi'ne gittik. İsterseniz kaledeki Fallturm adlı ufak kuleye çıkıp güzel manzaranın tadını çıkarabilirsiniz.




DONAUWÖRTH

Füssen'den Nördlingen'e geçerken Donauwörth'e uğradık. Oldukça küçük bir kasaba. 2 saatte çok rahat gezebilirsiniz. Buraya Augsburg aktarmalı trenle gene Bavaria Card kullanarak geldik.




Belediye binası oldukça küçük ve sevimli.


Kasabanın ufak meydanında Rider Tor adlı bir kapı var.


Liebfrauenmünster önemli kiliselerinden biri.


Diğer dikkat çeken kilise Holy Cross Monastery Church.



Biz gitmedik ama Kathe-Kruse adlı ufak bir kukla müzesi var.

NÖRDLİNGEN

Harika evler Nördlingen'in de vazgeçilmezleri... Çok sevimli ve küçük bir yer. Biz beğendik. Uğrarsanız pişman olmazsınız. Donauwörth'den Nördlingen'e son tren akşam sekizde kalkıyor.

Ne yazık ki gece gezmek kısmet olmadı çünkü otel kapımızı açamadık:) Kilitli kaldığımızı düşündük ancak saat geç olduğu için ve resepsiyonda da kimse olmadığı için sabaha bıraktık. Huzurlu uyuyamadık tabii. Neyse ki sabah açmayı başardık. İyi tarafı akşam erken yatıp dinlenmiş olduk:)


İlk göze çarpan yapı Rathaus.



Şehirde en sevdiğimiz yer surlar oldu. Vaktiniz varsa bizim gibi yürüyüş yapabilirsiniz. Biz bayağı keyif aldık.


Şehrin önemli kilisesi St. George's Kilisesi'ni gezdik. Kulesine de çıkıp şehri yukarıdan görmenizi öneririz. Kuleye çıkış 2 €.




Bir de tren müzesi var. İlginiz varsa görebilirsiniz.


Gezmedik ama Stadtmuseum mevcut.


Gezdiğimiz ve çok beğendiğimiz  Rieskrater Müzesi. Tabii Nördlingen, bir kraterin dünyaya çarpması sonucu oluşan boşluğa kurulmasıyla meşhur bir kasaba, o yüzden böyle bir müze tesis etmişler. Uzaya dair birçok şey bulabileceğiniz bu güzel müzeyi mutlaka görmenizi öneririz. Okullardan gelen öğrenci grupları nedeniyle bayağı kalabalıktı. Gök taşlarını elleme şansına sahip oluyorsunuz. Çok beğendik. Girişi 4.5 €.



Krater çarpması sonucu oluşan bu şehrin çok çok yukarıdan görüntüsü güzel ama o kadar tepeye çıkamadık maalesef:)


DİNKELSBÜHL

Nördlingen'den Rothenburg'a giderken Dinkelsbühl'e uğradık. 'Romantik Yol' kasabaları hemen hemen aynı sevimli evlere sahip ve size muhteşem görsellik sunuyorlar. Dinkelsbühl de bu kasabalardan birisi ancak bizim için bir tık daha öne çıktı burası. Neden bilmiyoruz ama görsel olarak çok hoşumuza gitti. Buraya 501 No'lu otobüs ile gelebiliyorsunuz. Kişi başı 6.30 Euro. Çok sefer olmadığı için saatlerine Bahn'ın sitesinden dikkatle bakmanızı öneririm http://www.vdr-bus.de/fahrpl_pdf/schwarzer/501.pdf

Kasabaya giriş çok güzel, zaten kasabada o kadar çok kule var ki inanamıyorsunuz. Nehir ve yeşillikler arasında kasabaya giriş yapıyoruz.




Şehirdeki en önemli kilise St. George Kilisesi.



Diğer gezdiğimiz bir kilise de St. Paul.


Müze olarak 4€'ya giriş yapabileceğiniz 'Haus der Geschichte' adlı tarihi bir ev bulunuyor, girişi 10€'ya bir 3d Müzesi bulunuyor ve çocuklar için girişi 2€'ya Kinderzech-Zeughaus adlı bir müze daha bulunuyor, burası daha çok yöresel kıyafetleri ile yaptıkları bir festival ile alakalı. Ve tabi bir sürü kulesi ve surları var ama çok zamanınız yoksa sokaklarına yoğunlaşmanızı tavsiye ederim. Bu kasaba bu rotanın en başarılı yerlerinden bir tanesi.




Buradan Rothenburg'a geçerken unutmamanız gereken tek şey, sadece 814 No'lu otobüs saat 16.30'da direk otobüs seferi yapıyor. Kişi başı 10 Euro. Kaçırırsanız Dombühl aktarmalı gene gidersiniz, çareler tükenmez.. Yolu uzatmış, zaman kaybetmiş olursunuz ki, sıkışık rotalarda bildiğimiz diğer bir şey de zamanın ne kadar değerli olduğu..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder