30 Nisan 2013 Salı

Berlin

2011 Kasım ayında Benelux turu yapmaya karar vermiştik. Skyscanner'dan baktığımızda buradan aktarma yaparak Brüksel'e gitmek çok daha ucuza geliyordu, böylece ilk durağımız Berlin oldu. Ancak yalnızca 1 gece kalabildik, çok yakın arkadaşlarımız bizi misafir etti ve 1 gün içinde görülmesi gereken en önemli yerleri göstermek için ellerinden geleni yaptılar. İlk olarak Brandenburg Kapısı'na gittik. Sanırım Berlin'in en çok turist ağırlayan yerlerinden biri, Berlin'in simgesi.
Bu kapı önceleri Doğu Berlin'de yer almış, ancak birleşme gerçekleşince kapı özgür Berlin'in sembolü olmuş (Wikipedia).




Hemen yanında bulunan parlamento binası Bundestag önünden, geniş çimenlik boyunca yürüyüşümüze devam ettik.


Berlin'in en meşhur meydanı Alexanderplatz. Birçok mağaza, restaurant ve cafe'lerin bulunduğu bu meydan sanırım Berlin'in en kalabalık meydanlarının başında geliyor.



Berlin'in önemli simgelerinden biri de kuşkusuz Müzeler Adası, bu bölgede birçok müze bulunuyor. Maalesef zamanımız olmadığı için hiçbirine giremedik, ancak sizin zamanınız olur ise gezmenizi öneririm zira bu bölgenin müzeleri çok meşhur. Ayrıca belediye binası olarak hizmet veren Rotes Rathouse (Red City Hall)'u gördük, isminden de anlaşılacağı gibi kırmızı tuğlalarıyla meşhur, çok güzel bir bina. Binanın hemen karşısında Neptün Çeşmesi'ni göreceksiniz.



Diğer önemli yapı Berlin Katedrali, yapı dışarıdan çok güzeldi, hele bir de güneş batarken kiliseye yansıyan renkler muhteşemdi. Eminim içi de çok güzeldir.


Arkadaşım mutlaka tekne turu yapalım dedi, hava da çok güzeldi, keyifli bir gezi oldu. Daha sonra The Holoaust Memorial'e gittik, burası 2. Dünya Savaşı sırasında öldürülen Yahudiler anısına yapılmış bir anıt, farklı boylarda birçok sütundan oluşan bir alan, sadece bakıp geçmeyin, içinde dolaşın, kendinizi çok garip hissedeceksiniz, insanı rahatsız edici bir yer ama mutlaka gitmelisiniz.


Daha sonra yemek için bir restoranda oturduk, güzel bir yemek yedik ve bolca sohbet ettik, arkadaşımız bize Almanlarla ilgili detaylı bilgiler verdi, mesela Almanlar bira içerken kadeh tokuşturma esnasında birbirlerinin gözlerinin içine bakarlarmış, eğer bakılmazsa bu karşı tarafa büyük bir saygısızlıkmış, önemli bir bilgi bence. Akşam olunca Berlin duvarını görmeye gittik, arkadaşım duvarın tarihinden bahsetmeye başladı, o anlattıkça aslında konu hakkında bilgi eksiğimiz olduğunu farkettik, o yüzden Türkiye'ye dönünce Almanya ile ilgili belgeseller izledik, tavsiyem Berlin'e gitmeden önce tarihine göz atmanız.
Akşam olunca bir Jazz Bar'a gidelim dedik, daha doğrusu sevdiğimizi söyledik ve arkadaş sağolsun çok güzel bir bara götürdü, sokak arasında bir bardı, yaş ortalaması 30-50 arasıydı, canlı müzik vardı ve sıkı çalıyorlardı. İnsanlar da inanılmaz keyifliydi, uzun süre burada vakit geçirdik, gece saat 2 gibi çıktık, tabii alışkanlık olduğu için hemen bir şeyler yemek istedik, hep duyardık dönerle fethettik Avrupa'yı diye, bunun ne kadar doğru olduğunu gözlerimizle gördük, gecenin bir vakti açık olan tek yemek yenebilecek yer Türklerin büfeleriydi, inanın uzunca bir kuyruk bekledik:)


Berlin'de ilgimizi çeken bir konuda yeni bir şehir olmasıydı. Eski-yeni Berlin diye bir ayrım yok, çok büyük bir tarihi mirası da yok, anladığımız kadarıyla 2. Dünya savaşında yerle bir olmuş ve yarım yüzyılda ancak bu kadar geri inşa edebilmişler.
Bizim sabaha karşı Belçika uçağımız olduğu için hiç uyumadan, bavullarımızı alıp yola çıktık, havaalanında montlarımızı yere serip uçağımızın kalkış saatine kadar gayet güzel bir uyku çektik..

Berlin Harita:

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder