Petra'ya 3. günümüzü ayırmıştık. Ulaşım konusunda çok kararsız kaldık. Ürdün'e gelmeden önce sabah Petra otobüsü için rezervasyon yaptırmıştık. Ancak Mesut ile birlikte gitmek istiyorduk, o da herhangi bir rezervasyon yaptırmamıştı. Kime sorsak rezervasyonsuz bilet bulmanın zor olduğunu söylüyorlardı. Başka bir otogar olduğunu, sabah erkenden oraya gidilip, oradan bulunabileceğini söylüyorlardı. Ancak biz şöyle düşündük; sonuçta evet biz rez. yapmıştık ama herhangi bir para ödememiştik, bu herkes için geçerliydi, para ödemesi olmadığı için gelmeyenlerin olacağını düşündük. Mesela biz eğer araba kiralasaydık rez. iptal olacaktı ve bizim yerimiz boşalacaktı. Belki birileri de bu şekilde davranabilir diye sabah 5 gibi acentaya gitmeye karar verdik. Gelmeyen olursa hemen Mesut bilet alacaktı, eğer hiç boş yer olmazsa da hızlıca diğer otogara gidecekti. Sabah 5'de oradaydık. Bizden başka 2 kişi daha vardı. Henüz acenta açılmamıştı. Biz de beklemeye başladık. Neyse acenta açıldı, zaten otobüsün kalkış zamanı 06.30'du. O yüzden çok beklemedik. Hemen içeri girip durumu anlattık. Ancak hiç olmayacak bir şey oldu ve adam 'rezervasyonunuz yok sizin' dedi. 'Nasıl yani alın çıktıya falan bakın' dedik ancak yapabilecekleri bir şey olmadığını söylediler. Böylece üçümüz de açıkta kalmış olduk. İsimlerimizi yazdı adam, gelmeyen olursa binersiniz dedi ve sonunda mutlu son gerçekleşti. Gelmeyenler oldu ve biletlerimizi alıp otobüse yerleştik. Jett marka otobüs firmasını kullandık ama yukarıda da bahsettiğimiz gibi güney otogarından da buralara giden minibüsler olduğunu öğrendik, eğer burası olmasaydı oraya gidecektik, otobüs bileti 11 Jod.
11.00-11.30 gibi Petra'ya geldik. Otelimiz Petra girişe çok yakındı. Mesut da tepede güzel bir hostel ayarlamıştı. Bu arada Mesut otobüste bulunan Mekke'li bir çocukla muhabbeti ilerletti. Çocuk Petra'ya ücretsiz gireceğini ve isterse onu da ücretsiz sokabileceğini söyledi. Saat 13.00'de kapıda buluşmak için sözleştiler. Ancak ne yazık ki Mesut'un telefonu bozulduğu için ve yaptırmak zorunda olduğu için sözleştikleri saate yetişemedi ve mecburen ücretli giriş yaptı. Bunu anlatmamın nedeni insani ilişkilerin ne kadar önemli olduğunu göstermek, özellikle de o coğrafyada. Tamam belki bir Mesut kadar yetenekli olmayabilirsiniz:)) ama bu tarz sohbetler ile birlikte maddi manevi çok güzel kazançlar sağlayabilirsiniz.
Petra'ya 12.00 gibi girdik akşam mumlu ışıklandırmayı da görüp öyle çıktık, saat 21.30 civarı. Yani neredeyse 10 saati Petra'da geçirdik. Nasıldı derseniz harikaydı deriz. Burası gerçekten ününü hakediyor. Girişte haritayı mutlaka alın. Biz orada gösterilen her yere gittik. Yalnız Petra'nın dünyanın pahalı atraksiyonlarından bir tanesi olduğunu hatırlatırız; girişi 50 Jod, gece atraksiyonu 17 Jod ve ne kadar su getirirseniz getirin içeride bolca alıyorsunuz.
Biraz ilerledikten sonra sizi çok etkileyecek olan Siq yürüyüşü başlıyor. Gerçekten muhteşem, özellikle fotoğraf çekmeyi seviyorsanız buraya bayılacaksınız. Siq'de yürürken her dönemeç sonrasında karşınıza harika bir manzara çıkıyor. Gerçekten olağanüstü.
Sonra yürümeye devam ettik. Bakalım neler varmış derken, bir de baktık ki Petra 'Hazine'den çok daha fazlasıymış. Gezdikçe, yürüdükçe hayran kaldık. Çıkılması gereken her tepeye çıktık (yalnızca Hazine'nin orada bir tepe vardı oraya çıkmadık, Mesut çıkmış, Hazine'ye tepeden bakabiliyorsunuz. Sadece oradaki çocuklarla çıkılabiliyor oraya ve 10-20 Jod arası para alıyorlar). İnanılmaz yorucu bir gezi oldu, ama inanın bayıldık. Petra Siq ve Hazine'den çok çok daha fazlası.
Broşürde anlatılan yerlere gelecek olursak (broşürde kısa açıklamalar da mevcut); ilk olarak karşınıza Siq'e girmeden Bab'al Siq çıkacak. Buraya beş kişinin gömüldüğünü belirten 1. yy'dan kalma anıtlar bunlar.
Buradan devam ettiğinizde Nebatiler'in bir antik barajı bulunuyor. Oradan Siq ve devamında hazineyi gördükten sonra Cephe Sokağı'na geliyorsunuz. Burası Nebatilerin mezarlığı konumunda. Hemen orada dört bin kişilik bir Amfi Tiyatro bulunuyor.
Yolu takip ettiğinizde en çok etkilendiğimiz diğer bir yer olan Kraliyet Mezarlığı'na ulaşıyorsunuz. Kayalara kazılmış yan yana mezarların olduğu bu cephe kompleksi her yerden çok etkileyici gözüküyor. Urn, Silk, Corinthian ve Palace adlı dört tane ana mezardan oluşuyor.
Kraliyet Mezarlıklarının orada yol ikiye ayrılıyor, birinden gidip birinden dönüyorsunuz. Düz yoldan devam ettiğinizde Romalılar işgalinde yapılan Kolonlu Yol'a giriyorsunuz. Bu yolda tarihi bir çeşme olan Nymphaeum bulunuyor, hemen yanında 450 senelik bir ağaç var.
Bu yolun ortasında birinci yüzyılda inşa edilmiş, yedi bin metre kare genişliğinde görkemli Büyük Tapınak bulunuyor, hemen yanında 23 m yükseklikte üç duvarı ayakta kalan ve şehrin ana tapınağı olan Qasr al-Bint bulunuyor. Bu yapılar harabe halinde ama gene de görülmeye değer.
Buraları geçtikten sonra yaklaşık iki-üç saat gidiş ve dönüş zamanınızı alacak Manastır yolculuğunuz başlayacak. Tepede olduğu için çıkışı biraz zahmetli, eşek de tutabiliyorsunuz. Ama çıktığınız yol size çok güzel manzaralar sunuyor ve sonunda gene taşa oyulmuş görkemli manastıra ulaşıyorsunuz. 47 m genişliğinde, 48 m yüksekliğinde olması ile en büyük yapılardan biri. Zaman yaratıp uğramanızı öneririz. Yolda iki yanında aslan kabartmaları bulunan Lion Triclinium'u görebilirsiniz.
Dönüşte ise tepe yoluna geçerek Kilise'ye varıyorsunuz. Burada bir de küçük tapınak bulunuyor. Yer mozaikleri korunmuş bu kilise beşinci yüzyılda yapılmış.
Son olarak; tüm şehri dağın tepesinden görebileceğiniz, eskiden kurban ayinlerinde kullanılan ve bayağı metanetli bir tırmanışı olan High Sacrifice'a çıktık, güzel bir manzarası var. Buradan dönerken saat geç olmuştu ve satış yapan yerel halkın bütün mallarını açıkta bırakıp gittiklerini gördük.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder