28 Aralık 2013 Cumartesi

Mallorca

Yaz döneminde İspanya'ya gittiğimiz için denize girmeden tatilimizi tamamlamak içimize sinmedi, o yüzden de Madrid ve Barcelona gezimize Mallorca adasını da ekledik.
Mallorca'nın birçok sahili var, hepsi de denize girmek için gayet uygun. Ada tatilimizi daha çok güneş ve deniz üzerine kurduk, o yüzden müze, sergi vb. ziyaretlerimiz olmadı.
Adada Magalluf ve Palma Nova isimli iki meşhur turistik bölge var, özellikle İngiliz ve Alman turistler fazlalıkta, Magalluf  tarafını İngilizler, diğer tarafı ise Almanlar gaspetmiş durumda ancak İngilizlerin bulunduğu taraftaki denizin daha güzel ve dalgasız olduğunu söyleyebilirim. Bizim orada olduğumuz dönemde dünya kupası olduğu için İngilizler ve Almanlarla maç izleme deneyimini de yaşamış olduk.


Adada ulaşımla ilgili bilgi vermem gerekirse, araba kiralamanın çok mantıklı olduğunu söyleyebilirim çünkü toplu taşıma çok etkin değil. Biz havanın yağmurlu olduğu 2 gün araba kiraladık, İstanbul'da araba kullanmamamıza rağmen adada trafik olmadığı için kullanım çok rahattı. Ancak yollar virajlı olduğu için direksiyon hakimiyeti önemli, eğer kendinize güvenmiyorsanız hiç araba işine girmeyin derim.

Ulaşım demişken yaşadığımız komik bir olayı anlatayım. Eşimle İstanbul'da ulaşımın ne kadar kolay olduğunu konuşuyorduk (trafik anlamında değil tabii ulaşım araçları açısından) tam o sırada bize yol soran bir Alman ile karşılaştık, adada ulaşımın çok zor olduğunu söyledik, o da "siz hiç İstanbul'u gördünüz mü, orası buradan çok daha beter" dedi:) Biz tabii şok olduk bu yoruma, biraz daha açıklama yapınca bir yerde yabancı olunca gerçekten bu tarz şeylerin ne kadar zor olduğunu farkettik.

Hava durumuna gelince, yaz olduğu için çok güzeldi ama yukarıda da dediğim gibi 2 gün hava soğudu ve yağmur yağdı, önce üzüldük ama havanın kötü olması sayesinde adadaki bazı köyleri gezme şansımız oldu, inanılmaz güzeldi, hatta bir ara hava iyi ki yağmurlu bile dedik.

Adanın tam ortasında çok büyük bir katedral var, ismi La Seu, gece ışıklandırması çok güzel. 

Adanın yürüyüş yolu olarak en beğendiğimiz yeri liman bulvarıydı, sahilde yer alan bu uzun bulvar, yürüyüş yapmak için çok ideal bir yer.

  
Adada keyifle gezdiğimiz diğer bir yer akvaryumdu. Eğer balıkları siz de seviyorsanız, gitmenizi tavsiye ederim..

Ayrıca bir tekne gezisine katıldık, güzeldi, ama mağara vb. konularda bizim ülkemizin eline su dökmeleri imkansız, gerçi emin olun mavinin birkaç tonunu göreceksiniz.




Şimdi gittiğimiz köylerden bahsetmek istiyorum. Bu harika köyleri otel yetkilisinden öğrendik. Ulaşım yalnızca araçla sağlanıyor, o yüzden bu köylere gitmek istiyorsanız araba kiralamanız gerekmekte. Köylere giden 2 yol var, biri ücretli yol diğeri de dağların arasından giden yol, siz siz olun paraya kıyın ve mutlaka paralı tünelden gidin, tahmin ettiğiniz gibi biz para vermeden gidelim dedik ve tek araçlık sürekli virajlı ve aşağısı uçurum olan dağların çevresinden gittik, kesinlikle tavsiye etmiyorum. Neyse maceralı yolculuğumuzdan sonra köylere geldik, köylerden birinin adı Valldemossa idi, dağların arasında, bütün sokaklarının çiçeklerle süslendiği, tertemiz, görsel bir şölen sunan müthiş bir yerdi. Michael Douglas'ın da burada bir evi varmış. Bir de Soller isimli harika bir kıyı kasabasına gittik, orası da çok huzurlu bir yerdi. Orayı da görmenizi öneririm. 






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder