5 Eylül 2018 Çarşamba

Akabe

Akabe'ye Wadi Rum'dan Amerikalı arkadaş ile birlikte 3 kişi taksi ile 25 Jod'a geldik. Yol uzun değil. Yaklaşık 40 dakika falan sürdü. Akabe'ye vardığımızda hemen otelimize gittik. Normalde planımız burada dalış yapmak ve meşhur Kızıldeniz deneyimini yaşamaktı. Ancak paramız bayağı bir azaldı. Bu da bize 'dalış yapmayalım da şnorkelle idare edelim mi acaba' diye düşündürdü. Otelde dalış ile ilgili fiyat bilgisi aldık. Bunun yanında para çekmek için dışarı çıktığımda başka dalış firmalarından da fiyatları öğrendim, kişi başı 60-80 Jod fiyat çektiler ama otelinki gayet iyiydi, kişi başı 35 Jod'a olur dediler. Ancak biz hala karar verememiştik. Dalalım mı dalmayalım mı? Neyse biraz düşününce 'battı balık yan gider, her şeyi yaptık hadi bunu da yapalım' dedik. Böylece dalış maceramız başladı. Otelin ayarladığı Camel Dive Center adlı şirketten adam aracıyla alıp bizi dalış yapacağımız bölgeye götürdü. Hemen orada ofisleri vardı. Çok ilgiliydiler. Bize bir form doldurttular. Sağlık ile ilgiliydi. Ondan sonra da giyindik. Giyinmek bayağı bir zor, ter içinde kaldık, tabii bunda ilk önce ters giymiş olmamızın da payı var:)) Giyindikten sonra kısa bir bilgilendirme yaptılar. İlk defa dalış yapacağımız için dikkatlice dinledik. Zaten onlar da daha önce dalış yapıp yapmadığımızı sormuştu. Bilgilendirmede; her şey yolundaysa vücut dilimizle bunu nasıl belirteceğimiz ya da tam tersi sorun varsa ne yapacağız, kulağımız tıkanırsa ne yapacağız, gözlüğe su girerse nasıl davranacağız gibi detayları anlattılar. İşte bu noktalarda biraz gerildik açıkçası. Ama denemek için de müthiş bir istek vardı. Neyse sonra acayip ağır olan tüplerimizi de yanımıza aldık ve denize gittik. Biz denizden girdik, isterseniz gemiden de girebiliyorsunuz ancak biz hem acemi olduğumuz hem de yalnızca deneyim yaşamak ve su altı güzelliklerini görmek istediğimiz için gerek görmedik, ayrıca tekneden dalmak daha pahalı. Dalışın yarım saat süreceğini, fotoğrafımızı çekeceklerini ve 18 m'ye ineceğimizi söylediler, gerçi sonra arkadaşlardan öğrendiğimiz kadarıyla ilk sefer için çok uygun bir derinlik değilmiş ama bitti gitti işte. Bu fotolar da fiyata dahildi. İyi oldu açıkçası, anı olmuş oldu.


Neyse suda denemeler yaptıktan sonra derine doğru yol aldık. Kulaklar hemen tıkanmaya başladı. Söyledikleri şeyi yapmanın gerekliliği hemen kendini gösterdi. Bir de derine indikçe su gerçekten çok soğuyor. Yavaş yavaş uyum sağlıyor vücut tabii. İlk başta garipti evet ancak sonradan alışıyorsunuz duruma. Bizim çabuk alışmamızda şnorkelin etkisi olmuş olabilir. Yalnızca ağızdan nefes alarak uzun süre suda takılma konusunda bayağı bir tecrübemiz var. Bizi zorlayan biraz kulaklar oldu. O durumda da ne yapmanız gerektiğini söylüyorlar zaten.
Gelelim Kızıldeniz'in su altına.....Yani nasıl anlatsak ne söylesek bilemiyorum. Bu nasıl bir güzelliktir, nasıl bir görsel şovdur anlatamam. Resmen aşık olduk diyebiliriz. Bin bir çeşit mercanlar, balıklar.... Sanki evde su altı belgeseli izliyoruz. Sanırız hayatımızda yaptığımız en güzel şeylerden biri oldu. Eğer dalış sıkıntınız olur ise yani korkabilir veya istemeyebilirsiniz tabii, bu durumda yanınızda mutlaka şnorkeliniz olsun. Çünkü bu güzellikler çok derinlerde değil, şnorkelle de çok rahat bir şekilde izleyebilirsiniz. Dalmadan önce aslında 1 gün yetermiş Akabe'ye 2 gün fazla mı oldu falan diye düşünürken bu güzellikleri görünce yarın da şnorkel keyfi yapabileceğimiz için çok mutlu olduk. Bu arada hatırlatalım bu dalış ve şnorkel işleri şehir merkezinin uzağında kalan South Beach'de yapılıyor, merkezdeki denizde yok öyle sahneler. Bu nedenle 7-8 Jod gibi fiyata taksi ile buralara gelmeniz gerekiyor.


Dalış bitip denizden çıktıktan sonra ofise gittik. Bu arada denizde hafifleyen ağırlığımız sudan çıkınca resmen 1-2 ton taşıyormuşuz gibi hissettirdi:) Ofise gidip, kıyafetlerimizi çıkarttık, sohbet muhabbet derken otele dönme zamanımız geldi. Ancak adamlara 'sahilde biraz şnorkelle takılabilir miyiz' dedik. 2 saat için ok dediler. Koşa koşa gidip şnorkelle aynı güzellikleri tekrar izledik. Sonra zamanımız dolunca otelimizin yolunu tuttuk. Otelde hızlıca giyindik ve kendimizi sokağa attık. Sıra Akabe'yi gezmeye gelmişti.
İlk durağımız Alagandour plajı ve liman tarafı oldu. Bayram olmasından mıdır bilemeyiz inanılmaz kalabalıktı. Çoluk çombalak herkes sahilde denizdeydi. Biraz etrafı gözlemledikten sonra, ertesi gün için, yazılarda okuduğumuz, daha çok turistlerin tercih ettiği Berenice Beach'e gitmenin daha doğru olacağını düşündük. Zira erkek olarak bile şortla girmek konusunda çekincelerim oluştu çünkü hemen hemen herkes kıyafetle denize giriyordu, korkunç bir halk plajıydı ama girebilirseniz denizi güzeldi.


Akabe'nin dikkat çeken önemli yapısı Ürdün bayrağı. Sahilde yer alan bayrağı hemen farkedersiniz. Çünkü inanılmaz uzun. Hatta okuduğumuz kadarıyla (eğer bir değişiklik yoksa) bu konuda dünya rekoru mevcut. Bulunduğu meydan aynı zamanda insanların zaman geçirdiği bir merkez konumunda.



Güneş battıktan sonra bile çok geç saatlere kadar insanlar denizde takıldı. Limana doğru yürüyünce yan yana bir çok çay bahçesi var. Hem oturuyorlar hem de denize giriyorlar. Özellikle çocuklar bu işten en karlı çıkanlar:) Zaten Akabe'nin sıcağıyla da başka türlü başedilmez. Çölde bu kadar sıcaklık görmedik, resmen nefes alınmıyordu. Gece 23.00'den sonra hava biraz normale dönmüştü, dikkat edin normal diyorum serin demiyorum sadece rahat nefes almaya başladık.


Gece geç saatlere kadar sokaklar çok kalabalıktı. Her köşe başından şarkı sesi geliyordu. Dediğimiz gibi belki de bayram nedeniyle böyleydi. Ancak bu eğlencelerin hepsinde erkekleri görüyorduk. Kadınlar bu eğlencelerin dışında, genelde kadın kadına nargile - muhabbet şeklinde takılıyorlardı. Eğlencenin merkezinin özellikle bayrak bölgesi olduğunu söylemeliyiz.


Ertesi gün South Beach'deki Berenice Beach'e gitmek için otel aracılığıyla öğlen 12.00 servisine yer ayırttık. Direkt otelden aldılar. Belirli saatlerde servis var. Öğlen gidelim dedik çünkü sabahtan birkaç yeri gezmek istiyorduk. İlk durağımız Ayla Arkeolojik Alan oldu. Çok sağlam yapı kalmamış ne yazık ki ama gelmişken görmekte fayda var.


Daha sonra Akabe Kalesi'ne gittik.
Kale aslında 12. yüzyılda haçlılar tarafından inşa edilmiş ve Helim ismi konmuş. Akabe 1187 yılında Saladin tarafından yeniden ele geçirilmiş ve kale yok edilmiş. 16. yüzyılın başlarında Memlük sultanı Al-Ashraf Qansuh al-Ghawri idaresinde yeniden inşa edilmiş (Wikipedia).
Küçük bir kale, yalnızca fotoğrafını çektik, içine girilmiyordu.


Kalenin hemen yanında Akabe Arkeoloji Müzesi var. Ancak bakımda olduğu için gezemedik. Kale ile beraber girişleri 1 Jod imiş.
Eskiden Sharif Hussein Bin Ali'nin sarayıymış (Wikipedia).


Bundan sonra sıra Şeyh Zayed Cami'sindeydi. Yürüyerek ulaştığımız cami gerçekten görülmeye değer. Ancak kapıdaki amca ile bir türlü anlaşamadık. Daha doğrusu giremeyeceğimizi çok net anladık ama devamında anlattıklarını pek anlamadık. Sanırım 'en fazla ne kadar gidip foto çekebiliriz'i anlattı. Biz de biraz yürüyüp foto çekip döndük. Camiye giden bu yolda Akabe'nin arka sokaklarını da görmüş olduk. Sıcak olduğu için yürümek yorucu oldu ama bu sokakları da görmek çok hoşumuza gitti.


Daha sonra saatimiz geldiği için otelimize gidip servisimizi bekledik. Sonra da sıra Berenice Beach'e geldi. Oteldeki yetkiliye bu sahilde de mercanların olup olmadığını sormuştuk. Yani amacımız denize girmek değildi, amaç denizaltını görmekti. Adam tabii çok güzeldir demişti. Bakalım o kadar güzel mi diye düşüne düşüne sahile vardık. Tesis gayet güzel (yemeğimizi 2 saatte hazırlamaları dışında), turistler var ancak Araplar da bayağı vardı. Araplar daha çok havuz kenarında takılırken, turistler deniz kenarındaydı. Çok kalabalık olur diye endişelenmiştik ama deniz kenarı gayet sakindi. Havuz kenarı çok daha kalabalıktı.
Sahilde kendimize şezlong bulduk ve hemen kurulduk, hemen şnorkel ile kendimizi denize attık. Ve Bingoooo... İşte o harika su altı şovu karşımızdaydı. Dediğimiz gibi dalış yapmak istemezseniz şnorkel de fazlasıyla yeterli. Akşam geç vakte kadar burada takıldık. Harikaydı gerçekten... Giriş kişi başı 10 Jod.



Sahilden çıktıktan sonra otele gidip çantalarımızı aldık. Uçağımız çok geç olduğu için hala 4-5 saatimiz vardı. Hemen merkezde yer alan Şerif Hüseyin Bin Ali Camisi'ne gittik. Güzel bir camiydi. Bu arada Arabistan yarımadasında camiler halkın gelip uyuduğu, oturup sohbet edip takıldığı yaşayan alanlar, bizdekilerden biraz farklı, bu durumun hoşumuza gittiğini söyleyebiliriz.



Daha sonra biraz daha canlı olan As-Saadeh sokağında yemek yedik ve kahve içtik. Sokaklarında biraz daha dolandık ve dönüş için 10 Jod'a taksiye binip havalimanının yolunu tuttuk.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder