31 Ağustos 2018 Cuma

Amman - Jerash Antik Kenti

Ürdün uzun zamandır gitmeyi planladığımız bir ülkeydi. Ancak uçak biletleri çok pahalı olduğu için erteliyorduk. Uzun bayram tatili planı yapmaya başladığımızda Ürdün, Fas, İran, Özbekistan ve Mısır aklımızda olan ülkelerdi. Ancak vizeyle uğraşmak istemediğimiz için Mısır'ı eledik. Diğer ülkeler için hava durumu ve bilet fiyatları belirleyici olacaktı. Uçak biletleri genel olarak yüksekti o yüzden millerimizi kullanmaktan başka çaremiz olmadığına karar verdik. Geriye bir tek hava durumu kalıyordu. Hava durumu 4 ülke için de çok yüksek rakamları gösteriyordu. Ama nispeten daha iyi olan yer Ürdün'dü, o da 32-33 gösteriyordu (Akabe hariç). Zor olsa da gezilebilir diye düşündük. Fas, Özbekistan ve İran 38-39 gösterdiği için cesaret edemedik. Tüm şartlar olgunlaştığına göre istikamet Ürdün'dü:))
En uygun uçak bileti için 02.00'de uçmak zorunda kaldık. Bu yüzden henüz gün ağarmadan Amman havaalanındaydık. Gün ağarsın da öyle şehre inelim dedik, gecenin kör karanlığında Amman sokaklarında cebelleşmek istemedik açıkçası. Biz de çantalarımızın üstüne yatıp 1-2 saat kadar bir güzel uyuduk. Gün ağarınca havaalanının hemen önünden 3,30 Jod'a otobüse bindik ve şehrin biraz uzağında bulunan kuzey otobüs garında indik. Normalde planımız otele gidip bavullarımızı bırakmak ve Amman'ı gezmekti. Sonra da Jerash Antik Kenti'ne gidecektik. Ancak otobüs durağına gelince Jerash otobüs durağında bekleyenleri gördük, adam da birazdan arabanın geleceğini söyledi. Bu durumda tekrar merkeze inmeyelim, hemen Jerash'ı görmeye gidelim dedik. Ancak ne yazık ki adamın dediği gibi minibüs hemen gelmedi, bayağı bekledik. Neyse ki Francoise adlı Fransız bir bayan vardı ve onunla sohbet ederek vakit geçirdik. Kendisi tam bir gezgin. 60 yaşında vardır sanırım. Çok yer görmüş hatta gençken Türkiye'ye geldiklerini ve gazeteye bile haber olduklarını söyledi. Bunun nedeni de Türkiye'den geçen İpek Yolu'nu deve üzerinde geçmişler. Tabii bizim şokumuzu tahmin edersiniz. Helal olsun ne diyelim...
Jerash minibüsümüz geldi, bindik ve yola çıktık. Ücreti 1 Jod idi. Biraz gittikten sonra durdu ve yolcu beklemeye başladı. Yani ne kadar bekleyebilir ki en fazla 15 dakika falan diye düşündük ama neredeyse 1 saat orada bekledi. Artık adamla kavga etmeye başladık. Arabadaki diğer yolcuların da rahatlığı bizi ayrıca deli etti. Gayet normal bir durummuş gibi oturdular valla (belki de orada normaldi). 1 saatin sonunda adamı zorla harekete geçirdik neyse ki. Bu arada şoför devamlı telefonla konuşuyordu ve tek elle kullanıyordu. Bizim için çok yabancı bir durum değil biliyorsunuz, garip gelmedi pek ama Francoise'ın korkusunu görmeliydiniz. Nasıl kullanıyor böyle inanılmaz falan deyip durdu yol boyunca. Avrupalı insan için ne zor hakikaten...
Neyse sonunda Jerash'a geldik.
Jerash Antik Roma dönemine Geresa adıyla bilinmekte olup gelişmiş ve kalabalık ticaret şehriydi. MS 749 yılında şiddetli bir deprem sonucu Jerash'ın büyük bir bölümü yıkılmıştır. Şehrin yıkım ve kalıntıları yüzlerce yıldır toprağa gömülü kalmış olup 1806 yılında Alman oryantalist Ulrich Jasper Seetzen tarafından keşfedilmiştir (Vikipedi).
Çok meşhur bir yer olduğunu biliyorduk. Mutlaka görülmeye değer olduğu açıktı. Ancak antik kenti görünce resmen bayıldık. Çok güzel korunmuş, geniş bir alan. Gezerken aynı Pompei'deki hisleri yaşadık. O dönemde yaşıyormuşuz hissiyatını bize geçirdi Jerash. Nerede ne var hepsini görmek için broşür almanızı öneririz. Böylece bir şeyleri kaçırmamış olursunuz. Sütunlu yolu, takları, tiyatrosu, iyi korunmuş hipodromu, çeşmesi ve tapınakları oldukça görülmeye değer. Bunun dışında oradaki bir satıcı çocuk can sıkıntısından bizimle ilgilendi ve bir sürü şey anlattı, en enteresanı ise sütunların kondukları yerde bir metal küre bulunuyormuş, bir kaşık sıkıştırarak hareket halinde olduklarını gösterdi bize. Bir de telefonun panoramik çekimiyle garip bir şeyler yaptı, sağ olsun dostum.
Amman'a gelirseniz burayı ziyaret etmeyi unutmayın. Bizce mutlaka zaman ayırın, pişman olmazsınız. Giriş ücreti 10 Jod.






Jerash'dan sonra Amman merkeze indik. Bu sefer otobüs kullanmadık. Francoise yoldan sivil araç durdurabileceğimizi söyledi. Tabii sevabına değil, taksi işi yapıyorlar, 10 Jod fiyat ödedik. Ama hiç beklemedik, bizim için zaman önemliydi. Çünkü Amman için yarım günümüz kalmıştı. Ertesi gün için başka planlarımız vardı. 
Çantaları bırakmadan hemen gezmeye başladık. İlk durak Amman Kalesi oldu, girişi 3 Jod. Güzel bir tarihi ve arkeolojik yapı ancak ilk önce Jerash'ı görmemiz nedeniyle bizim için biraz sönük kaldı diyebilirim. Buna karşılık kale size muhteşem bir Amman manzarası sunuyor. Sırf bu manzara için bile gelip görmenizi öneririz. 




Bunun yanında alanın içinde Arkeoloji Müzesi bulunuyor. Küçük bir müze. Hızlıca gezip çıktık.



Bölgedeki diğer bir yapı Umayyad Sarayı.


Kale bölgesini gezdikten sonra tepeden de rahatlıkla görülen Amman Roma Tiyatrosu'na gittik, girişi 2 Jod. Kalenin hemen çıkışında bulunan taksilere 'ne kadar olur' dediğimizde yüksek bir rakam söylediler. Biz de 'kalsın yürürüz' deyip yolumuza devam ettik. Kendi aramızda da 'boş duracaklarına daha düşük rakama götürseler ya' falan diye konuşuyorduk. Bir yandan da Ürdün'de mutlaka pazarlık yapın yazıları aklımızdaydı. Yani arkamızdan bir aracın geleceğini düşünüyorduk. Tabii olmayabilirdi de artık kısmet dedik. Neyse ki tahminimiz doğru çıktı arkamızdan gelen taksici makul bir ücret karşılığında bırakabileceğini söyledi. Tabii hemen kabul edip, tiyatronun yolunu tuttuk. Açıkçası çok güzel, iyi korunmuş ve oldukça büyük bir tiyatro. Gördüklerimiz arasında en iyilerinden biri olabilir. En üst kata çıkınca kendinizi biraz garip hissediyorsunuz. Fazla yüksek sanırım:) Bugünün akşamı hostelimizde tanışacağımız ve gezimize renk katan Mesut arkadaşımızla şu yorumu yaptık; bir kargaşa falan çıksa birinin ayağı kaysa ya da biri birini itse domino taşı gibi herkes yere yuvarlanır, çok yüksek gerçekten. 


Tiyatronun içinde bir de 'Museum of Popular Traditions' müzesi var. Hızlıca görüp çıkabilirsiniz, çok küçük.



Roma Tiyatrosu'ndan çıkınca hemen sağda bir bina göreceksiniz. Burası da Odeon Tiyatrosu. Minik bir amfitiyatro. Roma Tiyatrosu biletini göstermemiz yeterli oldu. 


Bir sonraki durağımız Nymphaeum oldu. Eski bir Roma çeşmesi, içine giriş yoktu.


Diğer görülmesi gereken önemli yapılardan biri Kral I. Abdullah Camii. Bulunduğumuz yerden biraz uzak olduğu için taksiyle gittik. Gerçekten hem içi hem de dışı çok güzeldi. İçeriye girerken kadınlara siyah çarşaf veriyorlar.



Bir sonraki durağımız 'Jordan National Gallery of Fine Arts' oldu. Hızlıca gezip çıktık.


Şehir merkezinde bulunan diğer cami de Kral Hüseyin Cami. Önü her daim kalabalık. Orada durup milleti izleyelim dedik ayakta duracak yer bile bulamadık.



Amman'ın şehir merkezi aynı zamanda çarşısı. Sabahları sıcak olduğu için halk geceleri alışverişe çıkıyor bu yüzden sokaklar tıklım tıklım. Bunun yanında bir de Rainbow Caddesi var ki o da başka bir konu. Cafeleri, restaurantları, mağazaları ile şehrin en canlı sokağı yazıyordu her yerde ama daha çok yol alması gerektiğini söyleyebiliriz, gene de hiç yoktan iyidir. Bazı modern, güzel cafeler var, gene takılmak için en uygun yerlerden. Bunun dışında nargile cafeler var ve en çok dikkatimizi çeken şeylerden biri de genelde kadın kadına toplanıp, buraları sohbet mekanı olarak kullanmalarıydı.


Amman'da zamanımız yetmediği için göremediğimiz Ürdün Müzesi aklımızda kaldı açıkçası. Güzel bir müze olduğu her yerde yazıyordu. Kısmet diyelim...

Gördüğünüz gibi Amman'da spesifik olarak gidip görülecek yerler çok fazla yok. Ancak şehir öyle hareketli ki sokaklarında boş boş dolaşmak bile en büyük aktivite. Biraz karmaşık olsa da 'işte farklı bir şehirdeyim' hissiyatını fazlasıyla yaşıyorsunuz. 

Hostelimize gittiğimizde ertesi gün yapmak istediğimiz tur ile ilgili konuşmaya başladık. Zaten görevliyle daha gelmeden mail ile yazışmıştık. Geldiğinizde yardımcı oluruz demişlerdi. Gerçekten bir hostele göre fazlasıyla ilgilendiler. Ancak biraz pahalıydı. Mecbur ödeyeceğiz, yapabileceğimiz bir şey yok diye konuştuk. Bu sırada otelimizde bir Türk'ün olduğunu gördük ve hemen sohbete başladık. Böylece Ürdün gezimize renk katan Mesut arkadaşımızla tanıştık. Aynı kafada olduğumuzu anlamak çok uzun sürmedi. O da Ürdün'ü en güzel ve en uygun şekilde gezmek istiyordu. Ertesi gün yapmayı planladığımız turumuza o da gelmeye karar verdi. Böylece 3 kişi için rezervasyonu yaptırdık. Ancak tek sorun şuydu; görmek istediğimiz yerler Ölüdeniz, Nebo Dağı, Madaba, Bethany ve Wadi Mujib'di. Ancak şoför hepsinin mümkün olamayacağını söyledi. Biz de Wadi Mujib'i turdan çıkarttık, zaman kalırsa zorlarız adamı belki dedik ama ne yazık ki hiç niyeti yoktu, turun sonunda aslında yapabileceğimizi ama adamın işten kaçmak için salladığını gördük ve üzüldük, orası da aklımızda kalan diğer bir yer oldu, baştan düzgün programlanıp yapılabilirdi. Bu güzel turu diğer başlık altında anlatacağız.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder