30 Eylül 2016 Cuma

Samos (Sisam)

Samos Yunan adaları turumuzun son durağıydı. Burayı son durak seçmemizin en temel nedeni Kuşadası'na yaklaşık 1,5 saatlik uzaklıkta olmasıydı. Dönüş yolumuzu Samos üzerinden planlamıştık. Gelmişken 1 gece kalmanın iyi olacağını düşündük. Mikanos'dan gemi ile yaklaşık 8 saat süren yolculuğumuz sonunda sabah 5'de Samos'a indik (gemi ücreti 88,50 Euro). Mikanos'da gemimizi beklerken Samos'da çok Türk olacağını hemen anladık zira gemiyi bekleyen herkes neredeyse Türk'tü:)Yanımızda kızımız olduğu için gemide kamara tuttuk, eğer eşimle ikimiz olsaydık muhtemelen koltukta giderdik. Bu arada gemi çok güzel, her ne kadar yorgunluktan hemen yatışa geçtiysek de gemide keyifli zaman geçirebilirsiniz. Gemiye biner binmez resepsiyona yönlendirildik ve bir personel eşliğinde kamaramıza gittik. Normalde bavulları gemilerin giriş kısmında bırakmamızı istiyorlardı ancak bu sefer doğal olarak bavullarımızı yanımıza aldık. Samos'a varana kadar 5-6 farklı adaya uğradık. Son durak Samos'du, geminin varış saatini bildiğimiz için alarmlarımızı da ona göre kurduk ve iniş saatine yakın kalktık. Hafif sallantı eşliğinde güzelce uykumuzu aldık, kamaralı gemi yolculuğundan biz çok memnun kaldık. Kamara da bildiğiniz otel odası konforundaydı (kamaranın içerisinde tuvalet var, duş bile aldık).

Samos diğer adalara göre daha bir "ada":)) Yani nasıl anlatmalı bilmiyorum ama sanırım diğerleri gibi kalabalık olmadığından, sakin ve küçük olmasından ve tabii bolca yeşil olmasından insanda daha fazla 'ada'da olma hissiyatı yaratıyor. Liman ile şehir merkezi uzak değil, çok erken bir saatte indiğimiz için vakit geçirmenin en güzel yolunun merkeze yürümek olacağına karar verdik. Yaklaşık 20-25 dakikalık bir yürüyüşten sonra merkeze geldik, biraz etrafta dolandık. Makul bir saatte de otelimize gittik, saat gene de erkendi, bu yüzden odamız hazır değildi, biz de sadece kıyafetlerimizi giyip çıktık.

Okuduğumuz yazılar sonucunda burada araba kiralamanın çok daha iyi olacağına karar vermiştik. Ada genel olarak küçük, görülmesi gereken yerler birbirlerine çok yakın bu yüzden bizde araba kiralayıp kısa zamanda görülmesi gereken yerleri görelim diye düşündük. Araba kiralama için otel sahibi bir tanıdığına yönlendirdi, biz de oraya gidip hızlıca işlemleri halledip arabayı alıp yola düştük. Ancak şöyle bir sorun var ki adanın yolları inanılmaz dar zaten bununla ilgili de sorun yaşadık (ilerde anlatacağım). Ada inanılmaz sakindi, sanırım yaz sezonunun artık sonu olmasının bunda etkisi büyük, yoksa normalde bu kadar boş olacağını sanmıyorum. Bir de en fazla Türk buradaydı hatta sürekli Türkçe duyduk diyebilirim.

Arabayı aldıktan sonra ilk durağımız "Livadaki Beach". Burayı birçok blogda okumuştuk, hemen hemen hepsi muhteşem olduğunu yazmışlardı, genelde beklenti yüksek olunca biraz hayal kırıklığı oluşuyor insanda ancak burası gerçekten çok güzeldi, sabah çok erken saatte gittiğimiz için hiç kimse yoktu, muhteşem doğa ile başbaşaydık, deniz tertemiz, neredeyse 5 metre ilerisinde denizin dibini görebiliyorsunuz, kumsal küçük, etraf yeşil, biz buraya bayıldık. Burası bu tatilde ki ikinci 'Crystal Clear' denizimizdi. Şezlong kiralamadığımız için herhangi bir şey ödemedik. Yolu gerçekten kötü ancak bizim Girit'teki kötü yol maceramızdan sonra burası bize çok da kötü gelmedi açıkçası. Tahminen 2 saat kadar burada vakit geçirdik, yavaş yavaş kalabalıklaşmaya başladığında biz de sonraki durağımıza doğru yola çıktık.


Bir sonraki durağımız "Tsamadou Beach"di. Burası da Samos'un meşhur plajlarından bir tanesi. Livadaki ile arası çok uzun değil. Tsamadou Beach ile "Lemonakia Beach" birbirlerine çok yakın ancak maalesef plajlar arası yürüyüş yolu yok, ana yoldan da kısa bir yürüyüş yolu olduğunu görseydik Lemonakia Beach'e de mutlaka uğrardık ancak zamanımız az olduğu için yukarıdan bakmakla yetindik. Tsamadou Beach güzeldi ancak müthiş mutlaka görün diyemem, standart taşlı bir kumsal ve güzel fakat hafif dalgalı bir deniz. Buranın bir bölümü de çıplaklara ayrılmış (daha önce okumuştuk), hatta plaja ilk girdiğinizde çıplak turistlerle karşılaşıyorsunuz, iç açıcı bir manzara değil ama alışıyor insan bir müddet sonra:))



Plajları gezdikten sonra sıra meşhur kasabaları görmeye gelmişti (plajlardan aklımızda kalan Psili Ammos vardı, onu da görmeyi başardık). Saat 14.00 civarlarına gelmişti yani 1 günümüz bitmek üzereydi, hemen yola koyulduk ve görmek istediğimiz Kokkari ve Pythagorion (Pisagor) kasabası'na doğru yola çıktık. İlk durak Kokkari oldu. Burası Samos'un önemli turistik kasabalarından bir tanesi. Küçük şirin bir balıkçı kasabası, bolca balık restaurantı var aynı zamanda plajı da mevcut, hem deniz hem gezi yapabilirsiniz. Herhangi bir kapalı mekana girmedik, güzel sokaklarında dolandık, yemek işini Pisagor kasabasına ayırmıştık.




Kokkari'yi yaklaşık 1,5 saat gezdikten sonra aklımızda kalan Psili Ammos plajını da araya sıkıştırmayı başardık. Burası da sakin ve güzel bir plajdı. Deniz keyfi yaptıktan sonra Pisagor Kasabası'na gitmek üzere yola çıktık.


Kasaba 1955 yılında yerel doğumlu matematikçi ve filozof Pisagor'u onurlandırmak için yeniden adlandırılmış. Kasabanın limanı Akdeniz'in en eski insan yapımı limanı olarak kabul edilir (Wikipedia)
"Pisagor Kasabası" da çok güzel ve şirin bir kasaba. Sahilde uca doğru yürüdüğünüzde Pisagor heykelini görebilirsiniz.




Burada da çok güzel restaurantlar var, biz de sokaklarında gezip, akşam yemeğimizi bu restaurantlardan birinde yedik ve dönüş için yola çıktık. Saat 20.30 gibi merkezdeydik, biraz merkezde gezindik ancak kızımızın uyku durumu nedeniyle 22.00 civarında otelimize geri döndük. Arabayı da sabah teslim edecektik. Planımız ertesi gün merkezde dolanmaktı.
Sabah erkenden kalktık ve 09.00 gibi arabayı teslim ettik ancak bu çok da kolay olmadı çünkü gece park sırasında arabanın kenarını çizmişlerdi. Sanırım 2 saat kadar kiraladığımız kişi ile bunun tartışmasını yaşadık sonunda 75 euro verdik ve istediği parayı gittiğimizde göndereceğimizi söyledik. Göndermeyi düşünmüyorum çünkü ederinden çok çok daha fazla para koparmaya çalıştı soyguncular.

Arabayı teslim ettikten sonra güzel bir pastaneden frappe'lerimizi ve yiyeceklerimiz aldıktan sonra planladığımız gibi merkezi gezmeye başladık. Dönüş gemimiz 17.00'deydi. Yaklaşık 14.00'e kadar şehir merkezinde gezdik (Merkez bölgeye Vathy deniyor). Açıkçası çok fazla gezilecek mekan yok, arkeoloji müzesi girilmeye değer olabilirdi ancak orası da kapalı olduğu için pas geçip sokaklarında gezindik. Yol üzerinde bulunan kiliseleri de görmeden geçmedik.



Bu ufak kasabanın en büyük kilisesi Agios Nikolaos.


Gemimizin indiğimiz limandan değil de merkezin öbür köşesinden kalkacağını öğrendikten sonra o tarafa doğru yürüdük ve 2-2,5 saat kadar kalkış yerine çok yakın olan bir plajda takıldık.


Meander Turizm (kişi başı 40 euro) ile yaklaşık 1,5 saat kadar süren Kuşadası yolculuğundan sonra Yunan adaları turumuzun da böylece sonuna gelmiş olduk.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder