Samos diğer adalara göre daha bir "ada":)) Yani nasıl anlatmalı bilmiyorum ama sanırım diğerleri gibi kalabalık olmadığından, sakin ve küçük olmasından ve tabii bolca yeşil olmasından insanda daha fazla 'ada'da olma hissiyatı yaratıyor. Liman ile şehir merkezi uzak değil, çok erken bir saatte indiğimiz için vakit geçirmenin en güzel yolunun merkeze yürümek olacağına karar verdik. Yaklaşık 20-25 dakikalık bir yürüyüşten sonra merkeze geldik, biraz etrafta dolandık. Makul bir saatte de otelimize gittik, saat gene de erkendi, bu yüzden odamız hazır değildi, biz de sadece kıyafetlerimizi giyip çıktık.
Okuduğumuz yazılar sonucunda burada araba kiralamanın çok daha iyi olacağına karar vermiştik. Ada genel olarak küçük, görülmesi gereken yerler birbirlerine çok yakın bu yüzden bizde araba kiralayıp kısa zamanda görülmesi gereken yerleri görelim diye düşündük. Araba kiralama için otel sahibi bir tanıdığına yönlendirdi, biz de oraya gidip hızlıca işlemleri halledip arabayı alıp yola düştük. Ancak şöyle bir sorun var ki adanın yolları inanılmaz dar zaten bununla ilgili de sorun yaşadık (ilerde anlatacağım). Ada inanılmaz sakindi, sanırım yaz sezonunun artık sonu olmasının bunda etkisi büyük, yoksa normalde bu kadar boş olacağını sanmıyorum. Bir de en fazla Türk buradaydı hatta sürekli Türkçe duyduk diyebilirim.
Arabayı aldıktan sonra ilk durağımız "Livadaki Beach". Burayı birçok blogda okumuştuk, hemen hemen hepsi muhteşem olduğunu yazmışlardı, genelde beklenti yüksek olunca biraz hayal kırıklığı oluşuyor insanda ancak burası gerçekten çok güzeldi, sabah çok erken saatte gittiğimiz için hiç kimse yoktu, muhteşem doğa ile başbaşaydık, deniz tertemiz, neredeyse 5 metre ilerisinde denizin dibini görebiliyorsunuz, kumsal küçük, etraf yeşil, biz buraya bayıldık. Burası bu tatilde ki ikinci 'Crystal Clear' denizimizdi. Şezlong kiralamadığımız için herhangi bir şey ödemedik. Yolu gerçekten kötü ancak bizim Girit'teki kötü yol maceramızdan sonra burası bize çok da kötü gelmedi açıkçası. Tahminen 2 saat kadar burada vakit geçirdik, yavaş yavaş kalabalıklaşmaya başladığında biz de sonraki durağımıza doğru yola çıktık.
Plajları gezdikten sonra sıra meşhur kasabaları görmeye gelmişti (plajlardan aklımızda kalan Psili Ammos vardı, onu da görmeyi başardık). Saat 14.00 civarlarına gelmişti yani 1 günümüz bitmek üzereydi, hemen yola koyulduk ve görmek istediğimiz Kokkari ve Pythagorion (Pisagor) kasabası'na doğru yola çıktık. İlk durak Kokkari oldu. Burası Samos'un önemli turistik kasabalarından bir tanesi. Küçük şirin bir balıkçı kasabası, bolca balık restaurantı var aynı zamanda plajı da mevcut, hem deniz hem gezi yapabilirsiniz. Herhangi bir kapalı mekana girmedik, güzel sokaklarında dolandık, yemek işini Pisagor kasabasına ayırmıştık.
Kokkari'yi yaklaşık 1,5 saat gezdikten sonra aklımızda kalan Psili Ammos plajını da araya sıkıştırmayı başardık. Burası da sakin ve güzel bir plajdı. Deniz keyfi yaptıktan sonra Pisagor Kasabası'na gitmek üzere yola çıktık.
Kasaba 1955 yılında yerel doğumlu matematikçi ve filozof Pisagor'u onurlandırmak için yeniden adlandırılmış. Kasabanın limanı Akdeniz'in en eski insan yapımı limanı olarak kabul edilir (Wikipedia)
"Pisagor Kasabası" da çok güzel ve şirin bir kasaba. Sahilde uca doğru yürüdüğünüzde Pisagor heykelini görebilirsiniz.
Burada da çok güzel restaurantlar var, biz de sokaklarında gezip, akşam yemeğimizi bu restaurantlardan birinde yedik ve dönüş için yola çıktık. Saat 20.30 gibi merkezdeydik, biraz merkezde gezindik ancak kızımızın uyku durumu nedeniyle 22.00 civarında otelimize geri döndük. Arabayı da sabah teslim edecektik. Planımız ertesi gün merkezde dolanmaktı.
Sabah erkenden kalktık ve 09.00 gibi arabayı teslim ettik ancak bu çok da kolay olmadı çünkü gece park sırasında arabanın kenarını çizmişlerdi. Sanırım 2 saat kadar kiraladığımız kişi ile bunun tartışmasını yaşadık sonunda 75 euro verdik ve istediği parayı gittiğimizde göndereceğimizi söyledik. Göndermeyi düşünmüyorum çünkü ederinden çok çok daha fazla para koparmaya çalıştı soyguncular.
Arabayı teslim ettikten sonra güzel bir pastaneden frappe'lerimizi ve yiyeceklerimiz aldıktan sonra planladığımız gibi merkezi gezmeye başladık. Dönüş gemimiz 17.00'deydi. Yaklaşık 14.00'e kadar şehir merkezinde gezdik (Merkez bölgeye Vathy deniyor). Açıkçası çok fazla gezilecek mekan yok, arkeoloji müzesi girilmeye değer olabilirdi ancak orası da kapalı olduğu için pas geçip sokaklarında gezindik. Yol üzerinde bulunan kiliseleri de görmeden geçmedik.
Bu ufak kasabanın en büyük kilisesi Agios Nikolaos.
Meander Turizm (kişi başı 40 euro) ile yaklaşık 1,5 saat kadar süren Kuşadası yolculuğundan sonra Yunan adaları turumuzun da böylece sonuna gelmiş olduk.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder