Sürekli Gezsek
2 Ekim 2024 Çarşamba
Trier
Trier'e yaklaşık 3 saat süren bir tren yolculuğu sonunda vardık. Şehre indiğimizde artık akşam olmuştu. Genel bir şehir turu yaptık ve otelimize gittik. Ertesi gün gezmeye başladık ve genel olarak Trier'i çok beğendiğimizi söylemeliyiz.
Trier'de gezdiğimiz yerler;
Konstantin Bazilikası: Konstantin Bazilikası ya da Ariero Palatina, Trier, Almanya'da 4. yüzyılın başında İmparator I. Konstantin (AD 306-337) tarafından yaptırılan bir Roma sarayı bazilikasıdır. Trier'deki Roma Kalıntıları, St. Peter Katedrali ve Meryem Ana Kilisesi Dünya Mirası Alanının bir parçasını oluşturmaktadır (Vikipedi).
Çok büyük ve çok güzel bir yapı. Şehrin simgelerinden biri.
Hauptmarkt: Şehrin ana meydanı. Cıvıl cıvıl bir alan. Çok kalabalık ve güzel bir meydan. Burada uzun uzun vakit geçirmek çok keyifli.
Kornmarkt: Şehrin önemli meydanlarından biri.
St. Paulinus Kilisesi: Saint Paulinus, Almanya'nın Trier şehrinde bulunan Barok bir kilisedir. 1734 ile 1753 yılları arasında inşa edilen kilisenin iç mekanı Johann Balthasar Neumann tarafından tasarlanmıştır. Nefin tavanında sanatçı Christoph Thomas Scheffler'in bir tablosu yer almaktadır. Kiliseye adını veren azizin, Trier'li Paulinus'un mezarı, kilisenin kriptasında yer almaktadır. Almanya'nın en eski şehri ve önemli bir Roma tarihi bulunan bu yerde, 4. yüzyıldan bu yana üç kilise binası bulunmaktadır ( Wikipedia).
Dışı sıradan olan ama içi oldukça etkileyici çok güzel bir kilise. Kaçırmayın deriz.
Trier Dom: Trier'deki Aziz Petrus Katedrali, Almanya'nın Renanya-Palatina eyaletindeki Trier şehrinde bulunan bir Roma Katolik katedralidir. Almanya'nın en eski katedrali ve Trier'deki en büyük dini yapıdır; uzun ömrü ve görkemli tasarımıyla dikkat çeker. Nefin orta kısmı dördüncü yüzyılın başlarında Roma tuğlasından inşa edilmiş ve farklı dönemlerde kademeli olarak eklenen bir katedral haline gelmiştir. Dört kulesi ve ek bir apsisi olan etkileyici Romanesk batı duvarı defalarca kopyalanmıştır. Trier Katedrali Hazinesi önemli bir Hristiyan sanatı koleksiyonunu barındırır. Kilise 1986 yılında Trier'deki Roma Anıtları, Aziz Petrus Katedrali ve Meryem Ana Kilisesi'nin bir parçası olarak UNESCO Dünya Mirası Alanı olarak listelenmiştir (Wikipedia).
Kilisenin dışı da içi de çok güzel. Özellikle içinde bulunan heykeller çok etkileyici. Burayı mutlaka görmenizi öneririz. Kilisenin bahçesini de çok beğendik.
Liebfrauenkirche: Liebfrauenkirche, Almanya'nın Trier şehrinde yer alır. Ülkedeki en eski gotik kiliselerden birisidir. Trier'deki Roma kalıntıları, St. Peter Katedrali ve Meryem Ana Kilisesi Dünya Mirası Alanının bir parçasını oluşturmaktadır (Vikipedi).
St. Gangolf Kilisesi: Aziz Gangolf Kilisesi, Almanya'nın Trier kentinde bulunan bir Roma Katolik kilisesidir. Aziz Gangulphus'a adanmıştır. Trier Katedrali'nden sonra şehrin en eski ikinci kilise binasıdır (Wikipedia).
Porta Nigra: Porta Nigra, Trier Almanya'da bulunan büyük bir Roma şehir kapısı eseridir. Günümüzde Alplerin kuzeyinde yer alan Roma dönemine ait en büyük şehir giriş kapısıdır. Trier'deki Annemiz Kilisesi ve St. Peter Katedrali koruma alanının bir parçası olan bina Dünya Mirası olarak BM kuruluşu UNESCO tarafından kaydedilmiştir. Trier'deki Roma Kalıntıları, St. Peter Katedrali ve Meryem Ana Kilisesi Dünya Mirası Alanının bir parçasını oluşturmaktadır. Porta Nigra adı zamanla kararan taşlarından dolayı verilmiştir (Vikipedi).
Trier Amfitiyatrosu: Trier Amfi Tiyatrosu, Almanya'nın Trier kentinde bulunan bir Roma amfitiyatrosudur. Trier'in Alpler'in kuzeyindeki önemli bir Roma şehri olarak öneminin bir kanıtı olarak UNESCO Dünya Mirası Alanı olarak belirlenmiş olan Trier'deki Roma Anıtları, St. Peter Katedrali ve Meryem Ana Kilisesi'nin bir parçasıdır (Wikipedia).
Kaiserthermen (İmparator Hamamları): Trier İmparatorluk Hamamları, Almanya'nın trier kentinde bulunan büyük bir Roma hamam kompleksidir. Kompleks, MS 4. yüzyılın başlarında, I. Konstantin döneminde inşa edilmiştir. O dönemde Trier, Konstantin'in oğlu Crispus'un birincil ikametgahı olması nedeniyle önemli bir imparatorluk merkeziydi. Hamamlar, sıcaklığı 40 C'ye ulaşan sıcak su havuzlarının etrafına inşa edilmiştir. Kompleksin altında, bugün hala görülebilen, personel tarafından kullanılan bir yeraltı geçit ağı ve kanalizasyon sisteminin kalıntıları vardı. Ancak hamamlar hiçbir zaman tamamlanmadı ve Orta Çağ'da bir kaleye dönüştürüldü (Wikipedia).
Forum Baths: Hamamlar 1987 yılında keşfedilmiştir. Trier Forum Hamamları, MS 2.yüzyıla tarihlenen bazı eski yapılardan MS 4. yüzyılda dönüştürülmüştür. Yapı 8364 m2'yi kaplamaktadır. Diğer hamamlarla birlikte Forum Hamamları da dördüncü yüzyılın sonuna kadar kullanılmaya devam etti. Ancak kompleks, Göç Dönemi'nde Trier'in defalarca yağmalanmasıyla beşinci yüzyılın başlarında kullanım dışı kaldı. 13. yüzyılda, hamamın kalıntıları yerel binalar için bir taş ocağı olarak kullanılmaya başlandı. 17. ve 18. yüzyıllarda, Kapuçin tarikatı, hamamın doğu kısmına manastırları için bazı binalar inşa etti. 1802'de manastır feshedildi ve dokuz yıl sonra, 1811'de bahçe, kalıntıların adını aldığı bir sığır pazarına dönüştürüldü (Wikipedia).
İçine girmedik ama dışarıdan da çok rahat görülebiliyordu.
Rheinisches Landesmuseum: Bu arkeoloji müzesi şehrin önemli bir müzesi. Biz çok beğendik. Uğramanızı öneririz.
..... Kilisesi:
Römerbrücke: Roma Köprüsü, Trier, Almanya'daki Moselle üzerindeki eski bir köprüdür. Ülkedeki ayakta duran en eski köprüdür. Köprünün dokuz kemeri MS 2. yüzyıldan kalmadır. Üst kısım, savaşta yıkıma maruz kaldıktan sonra, 12. yüzyılın başında ve 18. yüzyılın başında olmak üzere iki kez yenilenmiştir. Trier'deki Roma Kalıntıları, St. Peter Katedrali ve Meryem Ana Kilisesi Dünya Mirası Alanının bir parçasını oluşturmaktadır (Vikipedi).
Lüksemburg
Trier'den yaklaşık 45 dakika süren tren yolculuğu sonunda Lüksemburg'a vardık. Akşam olduğu için yemek yiyip otelimize gittik. Ertesi gün gezmeye başladığımızda şehrin çok yokuşlu olduğu için coğrafi olarak zor bir yer olduğunu farkettik. Hatta yürümek pek mümkün olmadığı için ulaşımın ücretsiz olduğunu okumuştuk. Ancak bu zor coğrafyaya rağmen biz şehre bayıldık. Şehir için 2 katlı diyebiliriz:) Yoğunluk ve hareket üst katta, alt kat ise sakin ve huzurlu. Yukarıdan aşağıya bakmak müthiş keyifli. Yemyeşil bir manzara... Biz Lüksemburg'u çok çok beğendik.
Bizim gözümüzden Lüksemburg;
1- Bock Promontory: 963 yılında Ardenne Kontu Siegfried, Lüksemburg şehrinin beşiği olan bu devasa kayalık çıkıntıyı Trier'deki Saint Maximin Manastırı ile takas yoluyla satın aldı. Siegfried'in kalesini inşa ettiği kaya stratejik açıdan çok önemli bir rol oynadı. Üç tarafı Alzette vadisiyle çevrili olan ve yalnızca batıdan erişilebilen kalenin savunulması kolaydı. Kayanın içinde ziyaretçi, arkeolojik mahzen gibi diğer tarihi anıtların yanı sıra eskiden yer altı savunma galerileri olarak kullanılan Bock'un kazamatlarını da bulur (https://www.luxembourg-city.com/en/place/fortification/bock-promontory).
Bu bölge şehrin en önemli yerlerinin başında geliyor. Kayalıklarda gezebiliyor ve tünele girebiliyorsunuz.
2- Casemates de la Petrusse: Randevu alarak gezebildiğiniz bu yer altı geçitleri şehirde görülmesi gereken en önemli yerlerden biri. İlk gün randevu sıkıntısı olduğu için ertesi güne ayarlayabildik. Rehber eşliğinde gezimiz 1-1,30 saat sürdü. Beklentimizin biraz altında kaldı açıkçası ama mutlaka görülmesi gerektiğini düşünüyoruz. Detaylı bilgi için; https://www.luxembourg-city.com/en/things-to-do/sights/underground/petrusse-casemates.
3- Köprüler: Şehirde birçok köprü mevcut. Hepsi de şehre ayrı bir güzellik katıyor...
- Adolphe Köprüsü; Sanırız en dikkat çekici ve güzel olanı bu köprü. Şehrin siluetine etkisi büyük:)
- Passerelle Köprüsü; Şehrin diğer güzel köprüsü.
- Grand Duchess Charlotte Köprüsü; Şehirdeki kırmızı köprü.
8- Pfaffenthal Panaromik Asansör: Yeni cam asansör, şehir merkezinde bulunan 'Pescatore' parkını Alzette Vadisi'nin dibindeki Pfaffenthal Bölgesi'ne bağlıyor. Cam asansördeki yolculuk hem yayalar hem de bisikletliler için geniş manzaralar (71 m yükseklikte) sunuyor. Asansörü kullanmak ücretsizdir (https://www.luxembourg-city.com/en/place/monument/panoramic-elevator-of-the-pfaffenthal).
Bu güzel turistik atraksiyonu yapmadan olmazdı tabii:)
9- William Meydanı ve Hotel De Ville: Şehrin önemli bir meydanı. Hotel De Ville de bu meydanda yer alıyor.
10- Place de la Constitution ve Gelle Fra Heykeli: Anma Anıtı, genellikle Gelle Fra takma adıyla bilinir ve Lüksemburg Şehri'nde bulunan bir savaş anıtıdır. Dünya Savaşları ve Kore Savaşı sırasında Müttefik Devletlerin silahlı kuvvetlerinde gönüllü olarak hizmet veren binlerce Lüksemburgluya ve İspanya İç Savaşı sırasında Uluslararası Tugaylarda gönüllü olarak hizmet veren Lüksemburglulara adanmıştır (Wikipedia)
Bu güzel heykeli ve harika bir manzaraya ev sahipliği yapan bu küçük meydanı görmeden olmaz.
11- Grand Ducal Sarayı: Büyük Dük Sarayı, Lüksemburg'un güneyindeki Lüksemburg Şehri'nde bulunan bir saraydır. Lüksemburg büyük dükünün resmi ikametgahıdır ve büyük düklüğün devlet başkanı olarak görevlerinin çoğunu burada gerçekleştirir; ancak asıl ikametgahı Colmar-Berg'deki Berg Kalesi'dir (Wikipedia).
Güzel bir bina ama içine girilebiliyor mu bilmiyoruz çünkü biz oradayken güvenlik şeridi vardı. Uzaktan bakıp fotoğrafını çektik.
12- Notre Dame Katedrali: Kutsal Bakire Katedrali aslında bir Cizvit kilisesiydi ve temel taşı 1613 yılında atıldı. Rönesans tarzından esinlenen çeşitli bileşenleri ve süslemeleri ortaya çıkaran, geç Gotik tarzın dikkat çekici bir örneğidir. 18. yüzyılın sonlarında mucizeler yaratma gücüne sahip, şehrin ve ülkenin koruyucu azizi olan Acılıların Yorgancısı Kadın imajını benimsedi. 50 yıl sonra Aziz Meryem Kilisesi olarak kutsandı ve 1870 yılında Papa Pius IX Meryem Ana Katedrali'ni adadı. 1935 ile 1938 yılları arasında genişletildi (https://www.luxembourg-city.com/en/place/church/cathedral-of-the-blessed-virgin).
13- Justice Quarter: Temel taşı 7 Ekim 2003'te atıldı. İnşaat çalışmaları 2008 yılında tamamlanmış olup aynı yılın temmuz ayında adli makamlar yeni ofislerine taşınmıştır. Resmi açılış 6 Ekim 2008'de gerçekleşti (https://www.luxembourg-city.com/en/place/monument/justice-quarter).
14- St. Michael Kilisesi: Şehrin önemli bir kilisesi ama çok büyük bir kilise değil. Bakıp yolumuza devam ettik.
16- National Museum of Natural History: Doğa tarih müzelerini çok ziyaret ettiğimiz için burada pas geçtik. İlginiz varsa kaçırmayın deriz.
18- Saint Jean du Grund: Küçük ama güzel bir kilise. Bakıp çıktık.
19- Sacred Heart Kilisesi: Şehrin diğer bir önemli kilisesi. Çok büyük değil ve oldukça sade olduğunu söylemeliyiz.
25- Ulusal Dayanışma Anıtı (National Monument of the Solidarity): Sözde Cannon Tepesi'nde yükselen anıt, İkinci Dünya Savaşı'nda ölenleri anıyor ve Lüksemburg ulusunun Nazi işgali karşısındaki direnişini ve dayanışmasını hatırlatıyor. Taş döşeli iç avlu hapishaneleri, toplama kamplarını ve kışlaları simgeliyor. Sıradan, yontulmamış bir taş, savaş kurbanlarını temsil ediyor. Bu tarihi anıtın önünde sonsuz bir ateş yanıyor (https://www.luxembourg-city.com/en/place/monument/national-monument-of-the-solidarity).