8 Şubat 2018 Perşembe

Lizbon

Portekiz'deki 2. şehrimiz başkent Lizbon oldu. Çok güzel bir şehir ama Porto bizim için panoramik açıdan bir adım önde, Porto'nun şehir dokusu daha çok hoşumuza gitti. Ancak şunu da söylemek lazım ki canlılık ve insan açısından Lizbon bize daha yakın bir yer, gece hayatı canlı, bir diğer özelliği ise buranın da aynı Porto gibi çok yokuşlu bir şehir olması.
Lizbon'a Porto'dan hızlı tren ile geldik. Mutlaka erkenden alın biletleri, 5 gün öncesine kadar % 50 indirimli, kişi başı sadece 12.50 €'ya geldik.

Şehrin bir ilçesi diyebileceğimiz 'Belem' bölgesi turistik açıdan çok zengin bir yer; Belem Kulesi, Jeronimos Manastırı, Belem Pastanesi, Kaşifler Anıtı vb. Ticaret Meydanı'nın oradan 15 No'lu ufak bir tramvay ile kişi başı 1.45 €'ya (kartla beraber 1,95€) gidebiliyorsunuz.

Belem Bölgesi;

1- Jeronimos Manastırı: Manastır Lizbon'daki Portekiz Geç Gotik Manueline tarzındaki mimarinin en önemli örneklerinden biridir. 1983 yılında yakınlardaki Belem Kulesi ile birlikte UNESCO Dünya Mirası Alanı olarak sınıflandırılmıştır (Wikipedia).
Lizbon'un en etkileyici yapılarının başında geliyor. Biz çok beğendik. Mutlaka görmelisiniz, Lizbon'un en önemli atraksiyonu. Kilise, manastır ve arkeoloji müzesi olarak 3 bölümden oluşuyor. Kilise bedava, manastır 10 €, arkeoloji müzesine de girmek isterseniz 12 €.




2- Belem Kulesi: Keşif Çağı döneminde Portekiz denizcilik keşiflerinde oynadığı önemli rol nedeniyle UNESCO Dünya Mirası Listesi'ndedir (yakınlarındaki Jeronimos Manastırı ile birlikte). Kule Kral II. John tarafından Tagus Nehri ağzında bir savunma sisteminin parçası ve Lizbon'a törensel giriş kapısı olarak görevlendirildi. Kule 16. yüzyılın başlarında inşa edilmiş ve Portekiz Manueline stilinin önemli bir örneğidir (Wikipedia).
Lizbon denilince ilk akla gelen yerlerden biri olan Belem Kulesi açıkçası bizi çok etkilemedi. Hatta içine girip, yukarıya çıkıp fotoğraf çekme gafletine düşmemiz ve kalabalıkta sıkışıp uzun zaman kuleden çıkamamamız da kuleden biraz soğumamıza neden olmuş olabilir. Gidip görülmeli tabii ama bize sorarsanız içine girmeyin, tam bir zaman kaybı, içeride öyle çok etkileyici bir şey yok. Giriş 6 €. Jeronimo Manastırı ile kombin bilet 12 €.


3- Keşifler Anıtı:Coğrafi keşifler anısına yapılmış bir anıttır. Anıt gemilerin 15. ve 16. yüzyıllarda bilinmeyen yönlere sefere çıktığı Tejo Nehri kıyısına yapılmıştır. Prens Henry keşifler anıtının üzerindeki 30 kişi içinde en önde nehre bakan kişidir (Vikipedi).
Belem'de yer alan bu anıtı biz çok beğendik. Çok gösterişli, büyük ve göz alıcı.



4- Cristo Rei Heykeli: Karşı yakada yer alan çok büyük bir Hz. İsa heykeli. Taksi ile gidiş dönüş 40 € gibi bir meblağ tuttuğundan yalnızca karşı taraftan fotoğrafını çekebildik, yanına gidip uzaktan bir Lizbon manzarası güzel olabilir. 
Buraya 25 Nisan Köprüsü'nden geçerek gidebiliyorsunuz. Bu köprü, San Francisco'daki Golden Gate Köprüsü'nü inşa eden mühendisler tarafından yapılmıştır (Vikipedi). 
Köprünün görüntüsü gerçekten çok güzel.


5- Belem Pastanesi: Aslında pastaneden 'neler yedik' başlığı altında bahsetmemiz gerekiyor ancak bu Belem Pastanesi'ne haksızlık olur. Hatta abartıp görülmesi gereken yerlerde ilk sıraya burayı koymak geldi içimizden:) Yani demek istediğimiz şu ki biz bu meşhur pastanede yapılan meşhur 'Pastel de Nata' tatlısına tek kelimeyle bayıldık. Bu tatlıyı her yerde bulabilirsiniz ama burası bir başka yapıyor. Yemeye doyamadık. Mutlaka ve mutlaka yiyin. Büyük bir yer, içeride bir sürü salonu var.


6- Berardo Müzesi: Güzel bir modern sanat müzesi. Gittiğimiz şehirlerde güzel bir modern sanat müzesi varsa girmeyi tercih ediyoruz. Bu meşhur müzeyi de kaçırmak istemedik. Giriş 5 €.


Bunlar dışında bu bölgede At Arabası Müzesi, Ajuda Sarayı ve Denizcilik Müzesi görebileceğiniz diğer müzeler. Biz tercih etmedik.

Lizbon Merkez;

7- Rua Augusta ve Ticaret Meydanı: Lizbon'un meşhur yürüyüş caddesi. Mutlaka yolunuz düşecektir. Rua Augusta'nın sonunda çok güzel bir tak bulunuyor, bu taktan geçtiğiniz zaman karşınıza Ticaret Meydanı adlı geniş ve ferah meydan çıkıyor. Sağlı sollu geniş caddelerin oluşturduğu bu alan tek yokuş olmayan bölge, geri kalan her yer tepede kalıyor.



8- Rossio Meydanı: Lizbon'un önemli bir meydanı. Geniş ve çok güzel bir meydan. Tren istasyonu ve D. Maria II tiyatrosu burada bulunuyor. Tiyatroya bilet alarak bir gösteriye girmenizi tavsiye ederiz, eğer rehberli tura katılmak isterseniz her pazartesi 8 €'ya böyle bir hizmet veriyorlar. Hemen diğer yanında Figuera Meydanı bulunuyor.


9- Santa Justa Asansörü: Aslında aşırı bir yüksekliğe çıkarmıyor sizi, yürüyerek de tepeye rahatça ulaşabilir, paranızı cebinizde tutabilirsiniz ancak bu tarihi asansörü denemelisiniz, otantik bir havası var, ayrıca görsel olarak da çok hoş. Yukarıdan şehir manzarası da çok güzel. Bilet kişi başı 5 €. Çıktığınız yerde çatısı olmayan eski bir kilise ve müzesi bulunan Carmo Kilisesi bulunuyor.



10- Sao Jorge Kalesi: Alfama'nın üst tepesinde yer alan bu kalede farklı bir şey yok ama güzel bir şehir manzarası için çıkmanızı öneririz. Giriş kişi başı 8.5 €.



11- Alfama: Lizbon'un güzel semtlerinden biri. Evler ve sokaklar çok hoş ve salaş. Buraya doğru yürürken göreceğiniz tramvaylar ve yokuşlar muhteşem fotoğraflar çekme şansı sunuyor. Ayrıca şansımıza Haziran'da gerçekleşen Festas Dos Santos Populares karnavalının içine düştük. Bayağı bir eğlence vardı. Biz de keyfini çıkardık. Tüm şehir buralarda sabaha kadar yedi, içti ve çok güzel eğlendi...




12- Barrio Alto: Şehrin gece hayatının merkezi bu bölge. Alfama ve San Jorge bir tepede, burası da karşı tepe. Burada da manzaranın güzel olduğu lokasyonlar mevcut. Genelde gece konaklamak için bu bölge tercih ediliyor. Buradan aşağıya doğru indiğinizde alışveriş bölgesi olan Chiado'ya ulaşıyorsunuz. 


13- Lizbon Katedrali: Katedral bir Roma Katolik Kilisesidir. 1910'dan beri Ulusal Anıt olarak sınıflandırılmıştır (Wikipedia).
Lizbon'un önemli katedrallerinden biri. Bölgesinin de adı olan 'Se' olarak adlandırılıyor. Görmenizi öneririz.


14- Ulusal Antik Sanat ve Gulbenkian Müzeleri: Biraz daha merkezden uzak olan bu müzeler çok iyi koleksiyonlara sahip iki müze. Zaman yaratırsanız ve bu işlere ilginiz varsa gitmenizi öneririz. Antik Müze'nin girişi 6 €, Gulbenkian Müzesi'nin girişi 10 € (okuduğumuz kadarıyla pazar saat 14.00'den sonra bedava).


15- Fado Müzesi ve Fado Gecesi: Alfama bölgesindeki Fado Müzesi çok ilgimizi çekmediği için girmedik. Ancak orada olduğumuz akşam kalede ücretsiz fado konseri vardı. Müzenin önünde upuzun bir sıra vardı. Belirli sayıda kişi aldıkları için sıranın kimde biteceği belli değildi ama beklemeye değer dedik ve bekledik. Ancak maalesef çok az kişi kalmıştı ki kotanın dolduğunu söylediler. Eğer şansımız yaver gitseydi ve böyle bir geceye katılabilseydik süper olurdu ama kısmet değilmiş diyerek parasını verip gene bu bölgedeki fado restaurantlarından birine dönüşümlü olarak girip fado deneyimi de yaşamış olduk. Bu bölgede bulunan en eski restaurant Parreirinha ama üç aşağı beş yukarı her yer birbirine benziyor. Ama size önereceğimiz yer Barrio Alto'daki bar Tasca De Chico. Çünkü burada ekstra bir para ödemenize ve yemek yiyip daha çok para harcamanıza gerek yok. Üstelik burası uluslararası sitelerde en çok önerilen mekan. Bu arada Fado'da flamenko gibi bir şov beklemeyin. Vokal üzerine kurulu, çok fazla arası olduğu için hayli yavaş ilerleyen ağıt tarzı müzik.


16- Sao Domingos Kilisesi: Kilise 1241 yılında hizmet vermeye adandı ve bir zamanlar Lizbon'daki en büyük kiliseydi. Kilise 1531 Lizbon depremiyle hasar gördü, 1755 depremiyle hemen hemen tamamen yok oldu. Yeniden inşa etme hızlı başladı ancak 1807 yılına kadar tamamlanmadı. 1959'da binada bir yangın çıktığı zaman kilise bir kez daha harap oldu. İki itfaiyeci öldüren yangını söndürmek 6 saatten fazla sürdü ve birçok önemli tabloyu ve heykeli yok ederek kilisenin tamamen içini tahrip etti. 1994'de kilise yeniden açıldı. Restorasyon yangından birçok iz bıraktı (Wikipedia).
İçi gerçekten çok güzel. Uğramanızı öneririz.


17- St. Anthony & Sao Cristovao & Sao Roque & Estrela & St. Estevao Kiliseleri : Hepsi birer yol üstü lezzet durakları, ufak tefek güzel yapılar, biz de bir girdik çıktık.


18- Lizbon Akvaryum ve Hayvanat Bahçesi : Okuduğumuz kadarıyla; özellikle akvaryum için, Avrupa'nın en büyük kapalı akvaryumu olarak adı geçiyor. Bu iki yere biz daha önceki deneyimlerimize istinaden uğramadık, ancak zamanınız varsa uğrayabilirsiniz, zira şehrin önemli atraksiyonlarından iki tanesi.

Lizbon'dan günübirlik yapılacak üç temel tur bulunmakta. Bunlar okyanusa kıyıları bulunan, denize girmek için tercih edebileceğiniz Estoril ve Cascais; dini bir tur niteliğindeki Hristiyanlar için önemli olan Fatima ve bizim ve çoğunluğun tercih ettiği UNESCO koruma bölgesi Sintra. Rossio tren istasyonundan her yarım saatte bir kalkan trenler kırk dakikada burada oluyor. Gidiş dönüş kişi başı 4.40 €.

Sintra;

19- Pena Sarayı: Saray ulusal bir anıt olup, dünyadaki 19. yüzyıl Romantizminin en önemli anlatımlarından birini oluşturmaktadır. Saray UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde ve Portekiz'in yedi harikasından biridir. Ayrıca devlet gereklilikleri için Portekiz Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı ve diğer devlet görevlileri tarafından kullanılır (Wikipedia).
Tren istasyonunda indikten sonra buraya gelmek için merkezden kalkan 434 no'lu otobüsleri kullanıyorsunuz. Gidiş dönüş 5.5 €, yürünecek mesafe değil, taksi bir gidiş 10 €. Çok güzel, masalsı bir dış cephesi var, içi de güzel ama bu kadar mesafe katederek geldiğimiz ve girdiğimiz masraftan sonra beklentimizin biraz altında kaldığını belirtmeliyiz. Gene de vaktiniz varsa öneririz, giriş kişi başı 14 €.




20- Quinta da Regaleira Sarayı: UNESCO tarafından 'Sintra Kültürel Peyzajı' içerisinde Dünya Miras Alanı olarak sınıflandırıldı (Wikipedia).
Sintra'da yer alan diğer bir malikane. Muhteşem bir bahçesi var, buradaki kuyuyu mutlaka görün. Evin içi de oldukça güzel. Burayı saraydan daha çok beğendik ve buralara geldiyseniz mutlaka gitmenizi öneririz. Giriş 6 €.



21- Sintra Sarayı : Merkezde bulunan bu saraya zamanımız yetmedi. Giriş 10 €.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder